Reklam
Reklam
Çocukluğumdan Bir Anım
Mehmet Emin KUŞ

Mehmet Emin KUŞ

Çocukluğumdan Bir Anım

28 Haziran 2020 - 08:47

İlk okula giderken, bir öğün okula bir öğün hocaya/Arapça dersi almaya gidiyordum. Bizim yaşımızdakiler hatırlar, eskiden okullar bir yıl sabahçı, bir yıl öğlenci olarak her yıl değişirdi.

Mesela bu yıl sabah gelip öğlen giden öğrenciler, sömestr tatilinden sonra öğle gelip akşam giderdi. Hakeza öğlen gelip akşam gidenler de, sabah gelip akşam giderlerdi.

 Dolayısıyla bende duruma göre bir öğün hocaya Arapça dersi almaya giderdim. Bu durum benim için biraz sıkıntılı oluyordu. Eğer bu yıl öğlenci isem, her sabah Süleymaniye mahallesinden aşağı çarşıda olan Kıbrıs Tekkesi camisine gidiyordum. Okula gitmem için tekrar eve geliyordum. Evde yemek yiyip hazırlanıp hızmalı mahallesinde olan ismet Paşa okuluma gidiyordum. Bu da bazen okula geç kalmama sebep oluyordu. Elimde değildi çünkü istemeden geç kalıyordum.

Sonradan vefat ettiğini duyduğum (Allah rahmet eylesin) Kemal Evliyaoğlu adında bir öğretmenimiz vardı. Bir abisi de (Cemal Evliyaoğlu) aşağı çarşıda / Haşimiye bölgesinde doktor idi. Kemal öğretmenimiz her geç kaldığımda bana “hoca nerden kaldın?” diye sorardı. Bende öğretmenim hoca beni geç bıraktı ancak yetiştim, kusura bakmayın derdim. Öğretmenim bana genelde ‘hoca’ diye hitap ederdi. İşte yine okula geç kaldığım bir gün sınıfa girdim. Öğretmenim;

“hoca nerde kaldın, yine geç kaldın, bu iş böyle olmaz. Ya hocayı bırak ya okulu, ama sen en iyisi hocayı bırak, sadece yaz tatilinde hocaya git, yoksa bu iş böyle gitmez..” dedi. Bende tamam öğretmenim deyip yerime geçiyordum ki, öğretmenim;

“gel buraya gel, nereye kaçıyorsun” diyerek beni yanına çağırdı, elimde çantamla gittim yanına yakın durdum. Öğretmenimiz sınıfa dönerek;

“çocuklar şimdi hocaya ne ceza verelim” diye sordu. Öğrencilerin her birinden ayrı bir ses ve fikir çıkıyordu. Birileri bağırıyor;

“öğretmenim tek ayak üzerinde durdur.” Birileri;

 “sopa dayağı” diyor, öbürleri başka ceza öneriyordu...

Derken öğretmenim öğrencilere bağırarak;

“susun, tamam tek ayak üzerinde ders bitine kadar dursun” dedi. Bana dönerek;

 “hoca kusura bakma, ders bitene kadar ayakta bekleyeceksin ki bir daha geç kalmayasın…” dedi.

Bende mahcubiyet ve heyecandan sesimi çıkarmıyorum. Ayağımı kaldırmamla birlikte, sınıfta bir ses duyuldu. Herkes pencere tarafına baktı. Pencerelerden birinin camı olduğu gibi aşağı inmişti.

Öğretmen pencereye koştu, yakındı zaten, pencerelerden dışarı baktı, kimse yok, üstelik taş falan atan olmadığı sesten de belliydi. Eğer cama biri taş gibi bir şey atsaydı bu anlaşılırdı. Öğretmenimiz öğrencilere dönerek;

“taş sesi duyan oldu mu” diye sordu. Herkes koro şeklinde;

“hayır öğretmenim” Öğretmen bana döndü,

“hoca sen ne yaptın, iyi ki seni dövmedik, ya bir de dövseydik, o zaman başımıza sınıf yıkılırdı” şeklinde espriler yaptı.

“Git yerine otur hoca git. Bir daha seninle uğraşmam” deyince geçip yerime oturdum. O gün kırılan o cam sayesinde ceza almaktan kurtulmuştum…

YORUMLAR

  • 0 Yorum