Reklam
Özgürlük Mü, Yeni Bir Esaret Biçimi Mi?
Mehmet Emin KUŞ

Mehmet Emin KUŞ

Özgürlük Mü, Yeni Bir Esaret Biçimi Mi?

17 Aralık 2025 - 21:02

Son yıllarda “kadın her işi yapabilir” söylemi, neredeyse sorgulanamaz bir dogmaya dönüştürüldü. Oysa her slogan hakikat değildir; bazıları yalnızca alkış üretir. Asıl soru şudur: Kadının her işte bulunması gerçekten özgürlük müdür, yoksa modern çağın süslü bir dayatması mı?

Toplumlar, işleri keyfi biçimde değil; tarih, tecrübe ve biyolojik gerçeklikler üzerinden şekillendirmiştir. Tır şoförlüğü, ağır sanayi, sokak temizliği ya da sürekli gece vardiyası gerektiren işler yalnızca “direksiyon çevirmek” ya da “çalışmak” değildir. Bu işler uzun süreli uykusuzluk, yüksek stres, fiziksel dayanıklılık ve sürekli risk barındırır. Yani meselenin merkezinde ideoloji değil, insan bedeni ve psikolojisi vardır.

Fizyoloji Görmezden Gelinemez

Kadın ve erkek bedeni aynı değildir. Bu bir üstünlük ya da eksiklik meselesi değil, farklılık meselesidir. Kadın bedeni hormonal döngülere sahiptir; stres ve uykusuzluğa verdiği tepkiler erkek bedeninden farklıdır. Uzun yol taşımacılığı gibi düzensiz uyku, ani refleks ve sürekli tetikte olmayı gerektiren meslekler, erkek fizyolojisine göre şekillenmiş bir iş düzenine sahiptir. Bu gerçeği yok saymak, eşitlik değil, inkârdır.

Esaret İşin Adında Değil, Koşullarındadır

Sokakta temizlik yapmak, akaryakıt istasyonunda pompacılık ya da ağır hizmet sektörlerinde çalışmak; romantize edildiği kadar masum değildir. Açık alanda, gece saatlerinde, fiziksel ve psikolojik güvenliğin sürekli tehdit altında olduğu bu alanlar, özellikle kadınlar için ciddi riskler barındırır. Bu noktada “çalışıyor olmak” tek başına özgürlük göstergesi olamaz. Özgürlük, insanı koruyan bir düzenle anlam kazanır.

Sloganla Cesaretlendirme, Bedelle Yüzleşmeme

Daha çarpıcı olan ise bu alanlara yönlendirmeyi teşvik eden söylemlerin, çoğu zaman bu işlerin gerçek bedelini yaşamayan çevrelerden gelmesidir. Güvenli evlerde, düzenli mesailerde yaşayanların “her iş eşittir” sloganları, sahadaki gerçekliği değiştirmez. Bedeli ödeyen çoğu zaman ekonomik olarak dezavantajlı kadınlardır.

Onur Kavramı Yeniden Düşünülmeli

Kadınlık onuru, her alanda görünür olmakla değil; bedenin, ruhun ve hayatın korunmasıyla ilgilidir. Sürekli risk altında olmak, yalnızca “eşitlik” adına normalleştirildiğinde, bu durum özgürlük değil; modern bir esaret biçimine dönüşür. Üstelik bu esaret, ilerleme diliyle sunulduğu için fark edilmesi daha da zorlaşır.

Sonuç

Kadının güçlenmesi, her işi yapmaya zorlanmasıyla değil; kendi doğasına, güvenliğine ve onuruna uygun alanlarda gerçek seçeneklere sahip olmasıyla mümkündür. Eşitlik, farkları yok saymak değil; farkları gözeterek adil bir düzen kurabilmektir.

Belki de bugün sorulması gereken soru şudur:
Kadın gerçekten özgür mü, yoksa özgür olduğu söylenerek daha ağır yüklerin altına mı itiliyor?

YORUMLAR

  • 0 Yorum