Rahatsız edici bir soru. Kur’an’ın özgürlük dünyasında
olmaması gereken bir soru. Hz. Muhammed’in nebevi pratiğinde görülmeyen bir
soru... Ama bizlerin gündeminde çünkü sonraki yüzyıllarda bir şeylerin yanlış
anlaşılması ile veya yanlış algı oluşturulması ile oluşmuş. Evet geçmiş müktesebatımıza
düşmanca ve toptan süpürüp çöpe atma mantığı ile yaklaşmıyoruz lakin seçip
ayıklamasını da bilmeliyiz. Kur’an ile peygamberin sünneti ile kontrol
etmeliyiz geçmişi...
Çarşamba akşamları Kur’an’ı anlama ve birlikte
zikretme(hatırlama) sohbetlerimiz oluyor. Sayımız az olsa da gayet güzel bir
sohbet ortamımız oluşuyor. Zira dinleyenler de Kur’an’a hakim. O nedenle
müzakere zengin oluyor.
İşlediğimiz bir ayetin içerisinde mürted konusu vardı, o
nedenle derste ona da değindik. Ayet şöyle:
“Sana haram ay(lar)ı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De
ki: “Onda savaşmak büyük (bir günah)tır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek,
O’nu ve Mescid-i Haram’ın (saygınlığını) inkâr etmek ve (Mekke’nin müslüman)
halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük (günah)tır. [Fitne] (zulüm
ve işkence), öldürmekten daha şiddetli (bir kötülük)tür.Güçleri yeterse
onlar, dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden
kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların işleri dünyada da ahirette
de silinir (boşa gider). Onlar ateş halkıdır ve orada [ebedî] kalıcıdır.”
(Bakara:217 – Mehmet Okuyan Meali)
Ayetin asıl konusu mürtedlik meselesi değil. Zaten Kur’an’ın
hiçbir yerinde bir şahsın mürted olması ve onun da öldürülmesi ile ilgili bir
ayet yok. Konuyla ilgili hadis rivayetleri var ancak o rivayetleri nakzedecek
rivayetler de var. Ancak konu hakkında maalesef çeşitli şartlar vs dile
getirilmiş olsa da Müslümanların zihninde dinden dönen öldürülür şeklinde kesin
bir cümle yer etmiş. İnsan vicdanı, aklı ve Kurani özgürlük mantığı aslında
bunu kabul etmez. BU cümlenin taa bu zamanlara gelmemesi gerekirdi ancak
mezheplerin görüşleri dogma haline getirildiği için itiraz edilmeden bugün
gelmiş.
Şimdi konu ile ilgili birkaç ayet üzerinden gidelim. Ayetler
üzerinden gidince bu mantık çürütülmüş oluyor. Bu arada şunu da ifade edeyim,
mezheplerin bu görüşünü en anlaşılır şekilde şöyle ifade ediyorlar: Din
değiştiren değil de İslam toplumunda fitne fesat çıkaran, İslam devletini zarara
uğratmaya çalışan öldürülür. Bu tarz ayrıntılar olsa bile konu aslında müphem
ve belirsiz, çeşitli şartlara bağlı. Böyle hassas bir konunun genel Müslüman toplumun
zihnine “mürted öldürülür” şeklinde kazınmış olması maalesef üzücü. Bu
zihniyetten adım atmayanlar bana göre şeriatın ikamesinin önündeki
bariyerlerdir. O nedenle konuşarak tartışarak doğruyu bulma çabasında
olmalıyız. Ezberci ve dogmacı olmamalıyız.
Yukarıda yazdığım ayette, Rabbimiz, “içinizden kim dinden
dönerse (yertedid) ve kafir olarak
ölürse onun dünya ve ahirette amelleri boşa gitmiştir”. Gördüğünüz gibi dinden
döneni öldürün şeklinde bitmiyor cümle. Değerli kardeşlerim, sonu ölümle biten
bir ceza konusunda Kur’an’dan net bir onay almadan sadece rivayetlerle hareket
etmek çok sıkıntılı bir durum.
Sohbet esnasında bir kardeşimiz güzel bir hatırlatma yaptı. Ayette
geçen “feyemut” ifadesi zaten konuyu tümden bitiriyor. Yani dinden dönen kişi
kafir olarak ölürse, demek ki biz öldürmeyeceğiz, kendisi eceli ile ölecek. Hay
Allah razı olsun kardeşim dedim. Aynen öyle...
Yazıyı uzatmama sohbetimizde olan bir başka hocamız da Nisa
suresi 137. Ayeti hatırlattı. Ayet şöyle:
Şüphesiz ki iman edip sonra inkâr edenler, sonra yine
iman edip tekrar inkâr edenler, sonra da inkârlarını artıranlar var
ya, Allah (işte) onları bağışlamayacak ve onları doğru yola ulaştırmayacaktır.
Arkadaşımız şöyle bir açıklama yaptı: Hocam ayete dikkat
edersek, dinden dönen kişinin tekrar iman etme ihtimali var. İman eden sonra
inkar eden sonra yine iman eden... Demek ki mürted olan kişinin tekrar dine
dönme ihtimali var. Elbette bazı mürtedler sonra yine döner ve inkarını arttırabilir
ama ayet onlara ceza olarak Allah’ın bağışlamasından mahrum kalacaklar ve doğru
yola gelme yani hidayete erme imkanları olmayacak. Kısacası bu durum da Allah’ın
elinde olan bir durum ve yine sonunda gidin mürtedi öldürün şeklinde bir ifade
yok.
Ben de derse hazırlık yaparken daha önce tespit ettiğim bir
ayet vardı. Maide suresinin 54. Ayeti. Ayet şöyle:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse,
(bilsin ki) Allah kendilerini sevdiği, onların da O’nu (Allah’ı) sevdiği,
müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü, (ayrıca) Allah yolunda
[cihad] eden (fedakârlık yapan) ve kınayanın kınamasından korkmayan bir
topluluk getirecektir. Bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine (layık olana)
verir. Allah (imkânları) geniş olandır, bilendir.
Gördüğünüz gibi ayette ifade aynen geçiyor ama sonunda gidin
onu öldürün şeklinde bir ifade yok. Bilakis Rabbimiz öyle farklı bir cevap
veriyor ki, kişiyi tam da kendi haline bırakan bir karar. Tabiri caiz ise
naçizane şöyle çeviriyoru: “Benim dinim aziz bir dindir, yüreğe hitap eder,
yüreğinde makes bulmamış birine zorla dinimi kabul ettirmem. Buna tenezzül bile
etmem. Herkes kendi tercihiyle zaten karşıma çıkacak. Ama dinden dönen bu
insanları gider yerine başka kullarım gelir, onlar iman eder ve hem de kaliteli
iman eder. Ben hidayeti layık olana veririm. Benim başka kullarım mı yok?”
Durum böyle sevgili kardeşlerim... Anlaması güç değil. Bu
mesele üzerinden geçmiş müktesebatımıza eleştirel gözle yaklaşmamız sorun
değil, amacımız ıslahat ve düzeltme yoksa yıkma değil. Ben geçmişi değersiz
görenlerden değilim.
Konuyla ilgili sizler de biliyorsunuz ki “Dinde zorlama
yoktur” (Bakara:255) ayeti var. “Sen onlar üzerinde zorba değilsin”(Kaf:45/Ğaşiye:22)
ayeti var. Bu ve benzeri ayetler var iken mürted öldürülür mantığı dinde
münafık ve sinsi düşman üretmekten başka bir şeye yaramaz.
Şunu da ifade ederek yazımı bitireyim: Geçmiş müktesebatımızda
mürtedlik konusu ile ilgili farklı görüşler de mevcuttur. Hangi şartlar hangi
durumda ve kimleri kapsayan bir süreç olduğu tartışılır. Dileyen ayrıntılı
araştırabilir. O dönemlerdeki Müslüman hükümetlere
karşı bir isyan durumunu mürtedlik olarak görenler de var. O ayrı bir durum.
Ancak genel algı dinden dönen herkesi kapsayan bir boyuta ulaştığı için bu
tehlikeli durumu izale etmek zorundayız. Aziz İslam şeriatını bu nedenle kerih
görenlerin bir vebali de bunlara aittir. Bizler Kur’an merkezli bir
perspektifle meselenin ana hatlarını çizmiş olduk. En doğrusunu Allah bilir.
Not: Ali BULAÇ’ın mürtedlik konusu ile ilgili
farklibakis.net sitesinde yazı dizisi var. Okumanızı öneririm.


YORUMLAR