Bugün bir danışanımla konuşurken idrak ettiğim önemli bir konuyu sizinle paylaşmak istiyorum. Gerçekten her birimizin hem kendimiz hem çocuklarımız hem de çevremiz için çok önemli olan bu konuyu dikkatle okumanızı ve kendi hayatınızı da şöyle bir öz muhasebeden geçirdikten sonra değerlendirip hayatınıza almanızı tavsiye ederim. İşte bugünkü konumuz: Hormonlarımız.
Her bir organ, her bir salgı ve her bir hücre belirli bir zaman diliminde çalışmak üzere programlanmıştır. Doğamızla uyum içinde olduğumuzda melatonin, dopamin, serotonin ve diğer tüm hormonlar bir ilaç gibi değil, bir mucize gibi bizi ayağa kaldırır. Aidiyet hissi, huzur, hayata köklenme, üretkenlik, mutluluk, huzur, güven ve inanç duygusu insanın içine dışarıdan değil öz'den akar. Fakat ritimimizi, takvimimizi ve saatimizi unuttuğumuzda sistem bozulur; sonra bu doğal mekanizmayı dışarıdan haplarla, destek ve alternatif ürünleriyle vb. takviye etmeye çalışırız. Oysa hiçbir sentetik, yaratılışın içimizde kodladığı kadar güçlü ve iyileştirici değildir, olamaz da, emin OL'un.
Vücudun gece programı ilahî bir dengedir...:
Çocuklarda 21:00, yetişkinlerde 22:00’dan sonra ve özellikle 23:00–01:00 arası karanlık, sessiz, dijitalsiz ve ekransız bir ortamda uykuya geçildiğinde melatonin ve serotonin en yüksek düzeyde salgılanır. Bu saatlerde uykuda olmak; depresyonu, kaygıyı, unutkanlığı ve biyolojik yıpranmayı önleyen en güçlü “doğal tedavi”dir. Bu zaman aralığında karaciğer, mide, sindirim sistemi ve sinir sistemi tamir moduna girer. Bu saatlerde ayakta olmak; ruhu, psikolojiyi ve bağışıklığı en fazla zorlayan durumdur. Aksine akşam erken yatıp, gece 03'e/04'e kadar uyuyup, gece sehere doğru uyanmak ise en büyük şifadır.
Sabahın ritmi ise hayata bağlar.
Güneş doğmadan önce veya doğduğu anda uyanmak dopamin salgısını aktive eder; bu da yaşam enerjisi, motivasyon ve üretkenlik demektir. Uyanır uyanmaz ağır değil, hafif bir hareket, yüzü yıkamak, pencereyi açmak, birkaç derin nefes, hafif esneme gibi eylemlerimiz beyinin “hayata geç” komutunu verir. Hafif bir kahvaltı için en uygun zaman 07:00–09:00 arasıdır; midenin kuvvetli, sindirimin güçlü olduğu dönemdir. Bu saatte alınan besin tüm günün enerjisini belirler.
Günün öğle vakti ise güç vaktidir.
10:00–17:00 arası çalışma, üretme, hareket etme, zihinsel ve fiziksel performans zamanı. Özellikle 12:00–14:00 arası ağır yemek yenmesi en sindirilebilir dönemdir; çünkü mide ateşi en güçlü halindedir. Bu saatlerde su içmek elbette sağlıklıdır, fakat aşırı sıvı tüketimi sindirimi yavaşlatabilir, bozabilir, özellikle de yemekle hiç içilmemelidir... 15:00’ten sonra mümkün oldukça hafif öğünlere geçmek, vücudu akşama hazırlamak en ideal olandır.
Akşam ritmi ise kapanış değil açıkçası yığılma zamanıdır.
17:00–19:00 arası hafif akşam yemeği en sağlıklı ve doğrusudur. 20:00’den sonra ağır yemek hem uykuyu hem ruh halini bozar. 21:00’den sonra çok su tüketimi böbrekleri ve kalbi zorlayabilir; hafif sıvılar ve bitki çayları yeterlidir. Bu saatlerde beden artık “dinlenme ve yenilenme” moduna geçmek ister; ağır sohbetler, tartışmalar, yoğun kafaya takma zihini kimyasal olarak da çok yorar.
Kişi mizacına ve elementine göre uyum bulur...:
Ateş elementi hızlı metabolizma ve erken çalışma düzeniyle (safravî); su elementi yumuşak geçişler ve sakin rutine (balgamî); toprak elementi düzen ve yinelenen ritimle (sovdavî); hava elementi zihinsel üretkenlik ve spontanlıkla (demevî) dengelenir. Her mizacın ihtiyacı farklı olsa da hepsinin ortak noktası biyolojik saat ile uyumdur. Bedenin ritmine saygı duyduğumuzda ruh güçlenir, ruh güçlendiğinde bilinç büyür ve insan hayatını olduğu değil olması gerektiği gibi yaşamaya başlar.
Hatırlayalım ki...
İnsanın en büyük şifası kendi içindedir. Vücuduna, uykusuna, nefesine ve ritmine özen göstermek ibadet kadar değerlidir. Çünkü beden, ruhun evidir. Ve evine iyi bakan kişi hem dünyada hem ahirette güçlenir. Hayat bize emanet verilmiştir; onu korumak, tamamlamak, anlamlı kılmak ve güzelleştirmek ise bizim seçimimizdir.
Hatırlayalım Güzel İnsanlar...
Y'ol'umuz her daim sev'gi'de buluşsun Can'lar...
Peri'han Taşdemir...


YORUMLAR