Reklam
Reklam

Diplomalı Cahiller Yetiştiren Üniversitelere YÖK Başkanı Saraç'da İsyan Etti

Üniversiteden mezun olanların bile kültür seviyesinin yerlerde olması Yüksek Öğretim Başkanı Yekta Saraç'ı isyan ettirdi. Saraç, "Yüksek puanlarla girilen iyi bir fakülteden oradan mezun olan insanlar kendi alanının dışında üç kelime, üç cümle kullanamıyor, konuşamıyor" dedi.

Diplomalı Cahiller Yetiştiren Üniversitelere YÖK Başkanı Saraç'da İsyan Etti

Üniversiteden mezun olanların bile kültür seviyesinin yerlerde olması Yüksek Öğretim Başkanı Yekta Saraç'ı isyan ettirdi. Saraç, "Yüksek puanlarla girilen iyi bir fakülteden oradan mezun olan insanlar kendi alanının dışında üç kelime, üç cümle kullanamıyor, konuşamıyor" dedi.

Diplomalı Cahiller Yetiştiren Üniversitelere YÖK Başkanı Saraç'da İsyan Etti
15 Mart 2020 - 08:56
Reklam

Üniversiteden mezun olanların bile kültür seviyesinin yerlerde olması Yüksek Öğretim Başkanı Yekta Saraç'ı isyan ettirdi. Saraç, "Yüksek puanlarla girilen iyi bir fakülteden oradan mezun olan insanlar kendi alanının dışında üç kelime, üç cümle kullanamıyor, konuşamıyor" dedi.
 Giriş sınavından başlayarak, üniversite sayısı, eğitimin, dersin, hocanın kalitesi, mezunların yeterliliği hep tartışma konusu. 8 milyona yakın öğrenci, 170 bini aşkın öğretim elemanı, 129’u devlet, 73’ü vakıf üniversitesi ve 5’i vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere 207 yükseköğretim kurumuyla geniş bir üniversite camiasını yöneten YÖK’ün başkanı da sistemden şikayetçi

Yekta Saraç, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda yaptığı konuşmada dikkat çeken ifadeler kullandı. 

Habertürk'ten Saliha Çolak'ın haberine göre Saraç, yaptığı konuşmada, "Üniversitelerde sosyal bilimlerle ilgili ders havuzu oluşturalım istiyoruz. Şimdi, değerli vekiller, şöyle bir durum var: Kuraklaşıyoruz" ifadelerini kullandı.   

Çarpıcı noktalara değinen Saraç, şunları kaydetti: "Yani en iyi, yüksek puanlarla girilen bir fakülte, işte, alanını söylemeyeyim hemen şey yapalım. Diyelim ki oradan mezun olan, toplumda saygın olan insanlar kendi alanının dışında , üç kelime, üç cümle kullanamıyor, konuşamıyor. Eskiden lise mezunları biliyorsunuz kültürlü insandı. Şimdi üniversite mezunu; çok iyi bir üniversiteden de mezun olabiliyor, alanında çok yetkin olabiliyor, patentleri, projeleri var ama kültür noktasında yani entelektüel düzeyi açısından zayıf oluyor. Sosyal bilimlerle desteklenmesi lazım, sosyal bilimlerle desteklenecek bir kurguya doğru götürüyoruz. Biliyorsunuz, yurt dışında işte, ABET akreditasyon ajansını mühendisliklerle ilgili akredite ederken sosyal bilimler dersi alıp almadığına da bakıyor yani."
'GENEL KÜLTÜR DÜZEYİNİ YUKARI ÇEKELİM'

"Ama biz diyoruz ki: 'Bu Amerikanvari bir eğitim, çok ciddi bir şekilde uzmanlaşma' İşte, böceklerden bir böcek üzerinde derinlemesine uzmanlaşıyorsunuz" diye konuşan Saraç, şöyle devam etti: "Ama yatay bir bilgi, saha bilgisi ortadan kalkıyor. Diyoruz ki sosyal bilimlerle de şey yapalım istiyoruz. Şimdi, bizim böyle bir sosyal bilimler havuzu oluşturalım yani Türk yükseköğretim sisteminde birazcık daha genel kültür düzeyini yukarıya doğru çekelim diyoruz."

SIFIR ÇEKENLER

“40 temel Türkçe sorusunun, 40 matematiğin en azından yüzde 10’unu arayalım” denildiğini kaydeden Saraç, sıfır çekenlere de değinerek şunları söyledi:

"Biz dedik ki: 'Eğer yüzde 10’unu ararsak çok ciddi yıkıcı bir sonuçla karşılaşabiliriz, 40’ta 1 arayalım.' Sonra dedik ki son kararı almadan önce: 'Üniversite sınavlarında 40’ta 1’i de aramayalım herhangi birinden 0,5 net yapanın üniversite puanları hesaplanır kabul edelim.' Şimdi, 2018 ve 2019’a bakıyoruz yani gerçekten de çok ciddi bir problem var. Biz bunu halletmezsek, dediğim gibi, bu bizim üniversiteye girdiğimiz…


Temel matematik testi veya Türkçe testinden 0,5 net yapamayan-ikisinden birinden 1 tane net yapamayan, herhangi birinden - öğrenci sayısı 42 bin kişi, ciddi bir sayı. Ama biz desek ki: 'İkisinden de yarım puan al, 1’i de istemiyoruz.' Birden rakam kaça çıkıyor sayın vekiller? 600 bine çıkıyor.

Peki, dedik ki: 'Bir dakika, zekâtın nisabı hani kırkta 1’dir ya biz de 40 soru soruyoruz ya, 40 sorudan 1 tane matematikten 1 tane de Türkçeden yapsın, biz bunu üniversiteye alalım.' desek, o zaman da 735 bin kişiyi dışarda bırakıyoruz, yapamayan. Şimdi, bizim bunu halletmemiz lazım. İşin doğrusu, YÖK’ün bu hususta sizden bir beklentisi yok yani kanun değil, bu, YÖK’ün kararıyla olacak bir şey.

Dersek ki: 'Her birinden 1 tane...' Bu, 700 bin kişinin evine '0' -hane hesaplanır, 'sıfırı çekti' hikâyesi var ya-pardon 735 bin kişiye '0' olarak gidecek, '0' gidecek.

Bu, sosyal bir konu. Onun için, bizim, hani akademik ama-biz akademiyle Anayasa güvencesi, planlama programlama falan- bir de bir sosyal vaka da var, bunu da düşünmemiz lazım."

'RADİKAL KARARLAR ALMAMIZ LAZIM'

"Onun için, biz şunu hep diyoruz: 'Eğitim öğretimle ilgili radikal kararlar almamız lazım ama o radikal kararların toplumun, iktidarı ve muhalefetiyle birlikte arkasında olması lazım çünkü biz böyle bir karar alırsak, bu tabloyu, hiçbir şey kaldıramaz.' Ama bununla alakalı -arkadaşlarla konuşuyoruz- bu sene değil ama hiç olmazsa önümüzdeki sene belki, arkadaşlarla konuşacağız…"


'BU SENE KELİME HAZİNESİ SORULACAK'

"Çocuklar kitap okusunlar, çocuklar roman okusunlar; roman okusunlar, kitap okusunlar, şiir okusunlar, hangi şairi okuyacaklarsa okusunlar. Ben bir defa açıklama yaptım; kimi, hangi romanı okuyacaksanız okuyun ama kitap okuyun. Bu sene kelime hazinesi sormaya da başlayacağız."

PROFESÖRLERDEN DERT YANDI

"Türkiye’de en kötü olan şey şu; bilim hayatına da yansıyor, birisine bir etiketi verdiğinizde o etiket ilanihaye, ebediyen onda kalıyor.

Bu şahıs içinde geçerli. Profesör oldunuz, hiçbir şey üretmeseniz de profesörsünüz. Kurum için de geçerli araştırma üniversitesi oldunuz, hiçbir şey üretmeseniz de kalırsınız o şekilde. Biz bunu istemiyoruz, düşsünler eğer yapamıyorlarsa düşsünler. Altta çalışanlarda yukarı çıksın, sistemin bütünü yarış olsun, çok ciddi bir şekilde rekabet olsun. Bunu gerçekleştirdik. Bu sene sonunda araştırma üniversitesi etiketini, markasını biz bazı üniversitelerden alacağız, bazı üniversitelere de vereceğiz. Sistemde hiçbir payenin ilanihaye kalmaması lazımdır diye düşünüyoruz.

Şimdi, ikinci husus da aslında kanun düzenlemek gerekiyorsa gerekiyor veyahut da bizim düzenlemelerimizle yapılacaksa ama çok geniş yani sadece iktidar değil, iktidar-muhalefet bir desteğin verilerek bizim, hocalarımızın doçent olduktan sonra -Allah ömür verdiyse- beş yıl bekleyip profesör olma kriterini kaldırmamız lazım. 'Beş yıl beklesin, Allah ömür verdikten sonra beş yıldan sonra profesör olur' olmaması lazım. Profesör olduktan sonra da 'Emekli oluncaya kadar ben kalırım, üniversiteye de uğramam' şeyinin kalkması lazım. Orada hemen iş güvencesi meselesi akla geliyor, ya atılırsa, ya şu olursa, bunun nesnel kriterlerini koymak mümkün. Bunu da hani zihnimizin bir yerinde olsun diye söylüyorum.”



balikligol.com


YORUMLAR

  • 0 Yorum