Bazı cümleler vardır, sessizce kalbine dokunur. Öyle gürültüyle gelmez, bağırmaz, afişe edilmez. Birinin sana dönüp de “Kendin de çok emeğin var” demesi gibi mesela… Kulağa basit gelir ama ruhuna ağır bir yükten kurtulmuş gibi hissedersin. Çünkü çoğu zaman kendi emeğini fark etmeyi ertelersin.
Hayat dediğimiz şey biraz da bu değil mi zaten? Bir yerlere yetişmeye çalışırken kendimizi geride bırakmak. Başarıya ulaşınca başkalarını alkışlamak, bir adım ileri gidince herkese teşekkür etmek… Ama kendimize gelince, hep mütevazı, hep suskun…
Halbuki, kendin de çok uğraştın. Yoruldun. Belki vazgeçip tekrar başladın. Belki herkes uyurken sen düşündün, planladın, yazdın, sildin, yeniden yazdın. Bu, sadece bir “çaba” değil, var olma mücadelesi aslında. Kendini ispatlama değil; kendine sadık kalma meselesi.
Toplum bize hep şunu öğretti: Alçakgönüllü ol, övünme. Ama bu alçakgönüllülük çoğu zaman kendimize haksızlık etmeye dönüştü. Sanki kendi emeğini görmek, bir kusurmuş gibi. Sanki “Ben de çabaladım” demek kibir gibi…
Hayır. Kendin de çok emeğin var demek, şımarıklık değil. Bu, kendi yolculuğuna saygı duymak demek. Başkalarının katkısını inkâr etmeden, kendi katkını da görmeye cesaret etmek demek. Kendini alkışlamayı değilse bile, en azından başını okşayıp “Aferin” diyebilmeyi öğrenmek demek.
Belki de bugünün tek ödevi bu: Aynaya bakmak ve içinden sessizce söylemek.
“Kendin de çok emeğin var.”
YORUMLAR