Reklam
Reklam
Zamansız Zamanlar...
Emine Kurtboğan

Emine Kurtboğan

Zamansız Zamanlar...

01 Şubat 2024 - 00:06

Her insana verilen eşsiz değerdeki bir gün aynı ve eşit ancak günün içini doldurmak insanların yaşama bilinci kadardır.
Zaman; canlılığımız, hayatımız, geçmişimiz, anımız, geleceğimiz, sevgimiz, nefretimiz, iyiliğimiz, kötülüğümüz velhasıl neyimiz varsa insan olarak koynunda saklayan ve hayatımıza anlam katan yegane varlığımızdır. Başlangıcını ve bitişini bilmediğimiz gibi içindeki yol ayırımlarına da hakim olamadığımız, bize bağışlanmış olan ömrümüzün ev sahibi zaman. Hani Nazım Hikmet’in “Bir kıvılcıma”, Necip Fazıl’ın ise “İnsanı öğüten çarklara” benzettiği zamandan söz ediyoruz.  

Sıkıntılı günlerde hızla geçmesini istediğimiz de mutluluğa doyamadığımızda durdurmak istediğimiz de aynı zamandır. Oysaki zaman aynıdır ve şaşmaz. Şu halde zamana anlam veren biz ve yaptıklarımızdır.

Hayatın yolcuları olarak, zamanda bir anlam yakalamanın peşinde geçiyor ömrümüz. Bazen bir ömür yetmiyor maalesef hayatın anlamıyla buluşmamız için. Zira “Ben kimim? Bu dünyada niçin varım?” sorularına kendini tatmin edecek bir anlam veremeyenler, daima gelgitlerle dolu bir ruh haline sahip oluyorlar. Dostoyevski’nin de dediği gibi “ Belirsizlik, en kötü ihtimalden daha acı vericidir.”

Birlikte  değerlendirelim. 

Gelin yeni bir yılın ilk ayında bir değerlendirme yapalım. Vakit dolmadan, bu ömrü nasıl, nerede, kiminle, hangi işlerle geçirdin sorularına muhatap olmadan önce kendimizi sorgulayalım. Kişi, aile, kurum, toplum, siyaset ve devlet olarak zamandaki yolculuğumuza objektif bir bakışla kayıp ve kazançlarımıza göz atalım. Yarın geç olabilir. Amacımız daha iyiye yolculuk ise bolca sorular sormaya, insan olarak muhasebemizi yapmaya ve kendi gerçeğimizle yüzleşmeye ihtiyacımız var.

Dünya nereye gidiyor? Toplumsal iniş çıkışların nedeni nedir? Bütün artılarına karşılık toplumumuzun hızla yol alması gereken alanlar nelerdir? Peki, biz birey olarak bu yol almanın neresindeyiz acaba? Cüneyd-i Bağdadi’nin mektuplarında sık sık dile getirdiği gibi, “Hangi dostlarla berabersiniz?” Zaman kanaviçemizi hangi motiflerle işliyoruz acaba? Hangi dertlerle dertleniyor, hangi sevinçlerle avunuyoruz? Bir bakalım neye, kime nasıl bir aşkla bağlıyız? Olmazsa olmazlarımız nelerdir? Ne için ölmeye hazırız mesela? Ya alışkanlıklarımız ne durumda? Ailede, iş ortamında nasıl bir davranış profili çiziyoruz? Bu toplumun ortak geleceğinin inşasındaki kişisel rolümüz nedir? Öfke zamanından sevgi zamanına yürümenin neresindeyiz acaba?  
Düşünelim lütfen... Çıkış yolumuz bu çünkü.

YORUMLAR

  • 0 Yorum