Reklam
Reklam
Hz. Nuh Nebi (as) ve Duaları
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Hz. Nuh Nebi (as) ve Duaları

05 Temmuz 2023 - 19:49

Hz.NUH NEBİ (as) ve DUALARI:

 Rahman Allah, elçilerini insanlar arasından ve insanlığa rahmetinin tecellisi olarak göndermiştir. Allah’ın elçileri insanlık ailesinin iftiharları olduğu gibi müminler için hidayete rehberlik ettirilen öncü kişilerdir. Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de hayatlarının ve mücadelelerinin çeşitli yönlerini insanlığa rehberlik için gönderdiği elçiler, tüm insanlık ailesinin kılavuzu olan en güzide, seçilmiş ve örnek alınması gereken şahsiyetleridir.
 Peygamberler, insanlığa dini yaşayarak öğretmekle görevlendirilmiş özel insanlardır ve Yüce Allah’ın gözetiminde yaptıklarıyla bizlere hidayet rehberleri olmuşlardır. Yapmış oldukları dualar ile de aynı şekilde bize kılavuzluk etmiş ve doğru bir dinî yaşamın oluşmasına yönelik hayatın her alanı için ideal bir din eğitimi gerçekleştirmişlerdir. Muhakkak ki peygamberlerin yaşamlarını, mücadelelerini, dualarını çok iyi ve titizlikle analizlerini yapmalı, mesajlarını gereği gibi anlayıp hayatımızda uygulamalıyız.
 Allah’ın elçilerinden, onların güzide dualarından çıkaracağımız her ders dinî ve dünyevi yaşantımızın her anı ile alanı için son derece önem arz etmektedir.
 Kur'an-ı Hâkim’in nüzul süreci içinde özellikle Mekki surelerde anlatım yöntemi olarak peygamber kıssaları yoğun şekilde kullanılmıştır. Yüce Allah’ın peygamber kıssalarını kullanma hikmetlerinden bazıları şunlardır: 
 İman öncüleri ve inkâr öncüleri arasında hak-batıl mücadelelerinin tarih boyunca var olduğunu ve kıyamete kadar süreceğini kavratmak,
 Hz. Muhammed (asv) dan önceki peygamberlerin de benzer durumları yaşadığını göstererek yalnızlık hissinden kurtarıp moral ve motivasyon yüklemek,
 Peygamberin ve biz müminlerin istikametini muhafaza ettirmek, kalbini sağlamlaştırmak, imanını ve sebatını pekiştirmek,
 Akıl sahibi olan müminlere örneklik, uyarı, öğüt ve ibret olması için aktarılmıştır.
  Nuh (as)’ın elçiliği, yeryüzünde çoğalıp dağılan insanların hakkın yerine batılı tercih etmeleri sonucu hem yaratıcılarına hem de kendilerine zulmetmeleriyle başlamış oldu. Bu dönemde onlara rehberlik ederek doğru yola çağırmak için gönderilen Hz. Nuh (as), onları dine davet etme hususunda yoğun bir çaba sarf etmişti.
Rabbimiz Allah, Kur’an’ı Hâkîm ’de şöyle buyurur:
 Şüphesiz biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye elçimiz olarak gönderdik. Doğru yoldan sapıp azıtan kullarını uyarmak ve hidayete çekmek için rahmetiyle müjdeci ve uyarıcılar gönderen Rahman Allah, kullarını tevhide, hakka, adalete, barışa, iyiliğe, hayra, marufa, fıtrata, vicdana, hürriyete, huzura hem dünya hem de ahiret saadetine gelip kavuşmalarını ister.
 Böylece Nûh, “Ey halkım!” diye kavmine seslendi, “Doğrusu ben, size apaçık hakîkati gösteren ve zâlimleri bekleyen acı âkıbeti haber veren bir uyarıcıyım!” Ben sizden biri olarak müjdeleyici ve uyarıcı görevimi yaparken siz de kendi iyiliğiniz için bu ebedi saadet davetine icabet edin der.
 (Ey kavmim! Tevhid üzere) Allah’a kulluk edin. O’na karşı gelmekten sakının ve (tebliğim hususunda) bana itaat edin ki, (Allah,) günahlarınızın bir kısmını bağışlasın ve sizi, (hakkınızda takdir edilmiş olan) belli bir vakte kadar (refah içerisinde) yaşatsın. Şüphesiz ki, Allah’ın takdir ettiği vakit, (eceliniz) gelince (o asla) ertelenmez. (Bu hakikatleri) bir bilseydiniz. Bunları bilip gereğini yapmak sizin için hem dünyada hem de ahirette nice hayırlara vesile olur.
 Nûh’un kavmi, kendilerine gönderilen Nûh Peygambere başkaldırmış ve Allah’ın kitap ve elçi göndererek insanlığa yol göstereceği 
 
gerçeğini inkâr etmek sûretiyle, aynı ilâhî mesajı insanlığa ileten bütün Peygamberleri ve Allah’ın hidayet mesajlarını yalanlamış oldular.
  Kardeşleri Nuh, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak Alemlerin Rabbi Allah’a aittir. Artık Allah'tan sakının ve elçisi olan bana itaat edin" dedi. Halkını yine onların iyiliği için Allah’a çağıran Nuh (as)’a karşı cephe aldılar.
 “Öyleyse, tekrar tekrar söylüyorum; Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda hayatınıza yön vererek kötülüklerden titizlikle sakının ve ilâhî mesajı size bildiren bir Allah’ın elçisi olarak, bana tabi olun/itaat edin!”
 Bunun üzerine (inkârcı ve inatçı kavmi Hz. Nuh’a) dediler ki: “(Etrafında sadece) Düşük seviyeli (bayağı ve aşağı tabakadan insanlar toplanıp) tâbi olmuşken, biz sana iman eder (ve onların seviyesine düşer) miyiz?” Kibir, inat ve inkardan oluşan şer üçlüsünü devreye sokarak davet edildikleri rahmet mesajlarına ihanet ettiler. Tıpkı Allah Rasulu Hz. Muhammed (asv)’in tebliğine karşı cephe alıp savaşan ve sabote etmek isteyen Mekke’nin azılı müşrik zalimleri : Ebu Cehil, Ebu Leheb, Âs bin Vâil, Esved bin Muttalib, Esved bin Abdi Yagves, Velîd bin Mugîre ve Hâris bin Kays, Übey b. Halef, Ümeyye bin Halef, Utbe ibn-i Rebîa, Übeyy'ibn-i Halef, Hubeyre ibn-i Ebi Vehb, Hakem ibn-i Ebül As, Nadir bin Haris gibi
  Sonsuz ve sınırsız hikmet sahibi olup her işi hikmetli, anlamlı ve amaçlı olan el Hâkim Allah, Kur’an’ı Hâkim’de hangi elçisinden, mücadelesinden bahsediyorsa Hz.Muhammed (as) ve müminlere hatta tüm insanlığa örnek, destek, ibret mesajları vermek içindir.
 (Nûh) dedi ki: “Onların (hakir gördüğünüz insanların), yapmakta olduklarına (meslek ya da geçim durumlarına ya da soylarına) dair benim bir bilgim yoktur (zaten bilmem de gerekmez. İzzet ve şeref, sizin zannettiğiniz gibi zenginlikte ya da soy sop da değildir. Ben yalnızca inanıp inanmadıklarına bakarım ve îmân ehline kıymet veririm.)  
Abdullah b. Ummi Mektûm isimli ama sahabi ile yaşananları hatırlayalım:
 Mekke’nin ileri gelen müşriklerini, îmâna davet etmek üzere, İslâm’ı tebliğ eden Peygamber gözleri görmeyen bir (mü’min) inin kendisine gelmesinden (ve o anki durumdan haberdar olmadığından ötürü ardı ardına birkaç defa, “Ey Allah’ın resûlü! Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret!” demesi üzerine o anki tebliğ ile ilgili sözünün kesilmesinden) ötürü hoşnut olmadı ve (tebliğ vazifesini yapmak üzere tekrardan yönünü müşriklere) döndü.
  Onların hesaplarını görmek ve (yaptıklarının karşılığını vermek) sadece Allah’a aittir. (Bu hakikatteki inceliği, şuurlu bir şekilde) bir düşünseniz.
 Ve ben, (siz fakir ve hakir görüyorsunuz, diye) mü’minleri (yanımdan) kovacak da değilim.
 “Çünkü ben, sadece açık ve net olarak gerçekleri dile getiren bir uyarıcıyım.”dedi.
Mekke`nin inkarda ileri gelenleri Rasulullah (a.s.v)`ın yanına geldiklerinde şehrin güçlüleri dışındakilerin yanlarına girmelerini istemiyorlardı ve böyle ortamlardan kaçıyorlardı.. Tebliğ için her fırsatı değerlendiren Rasulullah (a.s.v), İslâm hakkında bilgi verdiği Mekke üzerinde etili ve her yöne yönlendirecek olan kibirli bazı müşrik liderleriyle Velîd bin Muğîre / Umeyye ibn Halef veya Ubey bin Kâ’b’la görüşüyor ve ikna etmeye çalışıyordu. Sahabilerden gözleri görmeyen Abdullah b. Ummi Mektûm gelerek, “Defalarca Ya Resûlullah, bana öğüt ver” demişti. Hz. Peygamber çok meşgul olduğu için yüzünü ekşitip öteye dönmüş, yanındakilerle iletişimi devam ettirmişti. Rabbimiz Allah, kulu ve elçisini Hz.Muhammed (a.s.v)`ın kul/insan olmasından kaynaklanan hatasını Abese Suresi 1-2 ve Nuh Suresi ile Nuh as üzerinden eğiterek tekamüle ulaştırıyor.
Allah Rasulu Hz. Muhammed (a.s.v) Ümmü Mektum’a gidip gönlünü alır. Onu her gördüğünde, “Hoş geldin Rabbimin kendisi yüzünden beni azarladığı adam!” deyip takılır ve ortamdaki herkesin tebessümüne vesile olurdu.
 Selam ,dua ve muhabbetlerimle…
A.Erkan FURKANOĞLU
05.07.2023

YORUMLAR

  • 0 Yorum