Reklam
Reklam
Rahmân (Allah)'ın Has Kulları ve Özellikleri 2:  
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Rahmân (Allah)'ın Has Kulları ve Özellikleri 2:  

22 Mart 2022 - 19:39

“Rahmân’ın Has Kulları’’ Rahman ismi ve sıfatına izafeyle kadını, erkeği, genci, yetişkini, yaşlıyı, zengini, fakiri, engelli, sıhhatli… olanıyla herkese şamil olan; Sonsuz, sınırsız, mutlak rahmet ve merhamet kaynağı Allahu  Teâla’nın tüm kullarına vermek istediği yüce makam, azimle istenecek hedef, ufuk ve idealdir. 

Rahman (Allah)’ın has kulu olma şerefi, özelliği, izzeti hiç kimsenin tekelinde olmadığı gibi iltimasla kişilere, gruplara, zümrelere, soylara, yapılara, mezheplere, meşreplere, ırklara, cinsiyetlere, sosyal sınıflara tahsis edilmiş bir özellik de değildir. Herkes Rahman (Allah)’ın has kulu olabilir. Allahu Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uyarak rızasını kazanan, belirttiği örnek, öncü, seçkin, özel kullar bu şerefli yüce makama imanları, ahlakları, salih amelleri ve nitelikleriyle müstahak olmuşlar. Yaptıkları iyi, güzel, hayırlı işlere karşılık olarak üstün ve has kul olma payesine yükseltilmiş oldukları gibi, kavuşacakları mükâfatla da üstün olacaklar. Rabbimizin razı olduğu ve cennetin yüksek dereceleriyle razı edeceği bu güzel insanları, hepimize örnek olsun ve rehberlik etsin diye Kelamullah’tan alarak maddeler halinde şöyle ifade edebiliriz.

Rahmân’ın has kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler. Furkan 63

1. O Rahman (Allah)'a kulluk ederler.

Allahu Teâlâ’nın tüm varlığı kuşatan, mutlak, sonsuz, sınırsız rahmet ile merhamet kaynağı olduğuna tüm varlığıyla inanıp güvenir. Sadece Allah’a ibadet, kulluk ve dua eder. Allah dışında hiç kimseye ve hiçbir şeye kulluk etmezler.

2. Saygınlık, vakar ve tevazu içinde yürür, yaşarlar.

Allah Rasulu (sav) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse Allah için tevazu gösterirse Allah onu yüceltir.
Yeryüzünün halifesi olduğunun şuurunda;  Kibirsiz ama özgüvenli, mütevazı ama saygınlık içinde davranır ve hayatlarını bu şekilde sürdürürler. İnsanın her hareketi gibi yürüyüşü de şahsiyetini gösterir. İnsanın davranışlarını düşünceleri ve iç dünyasında yer alan duyguları belirler. İnanan ve sağlam bir ruh yapısına sahip olan bir insan, mütevazı davranır, yaşar ve dosdoğru yolda yürür.
Allah’ın sana bahşettiği zenginlik, kuvvet, güzellik, zeka gibi nimetlerle şımarıp da, yeryüzünde kibirli kibirli yürüme; çünkü sen, aslında o kadar âciz bir varlıksın ki, ne yerleri yırtıp parçalayabilirsin, ne de boyca dağlara erişebilirsin! İsra 37
Kuran ı Kerim’inde Yüce Allah, peygamberler üzerinden insanlığa evrensel mesajını iletir ve Lokman Suresi 18.ayette Lokman(as) da baba sevgisi ve şefkatiyle oğluna ilahi emri şöyle tavsiye buyurur:

“İnsanları küçümseyerek yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Kuşkusuz Allah, kendisini beğenen ve övünüp duranları sevmez.”
Rahman’ın has kulları, yeryüzünde gurur ve kibre kapılmadan vakar ve sükûnet içerisinde yürürler. Onlar, zorba, mağrur, saygısız, kaba ve haşin değil, sükunet ve vakarla alçakgönüllü bir şekilde, terbiyeli ve nazik yürürler. İnsanlara yumuşak ve tatlı dille davranırlar. Etrafa sıkıntı vermezler. Asla yeryüzünde fitne ve fesat çıkarmak istemezler.
     Allah Rasulu (sav) şöyle buyurur:“Kim Allah için huşûundan dolayı tevazu gösterirse, Allah onu kıyamet gününde yüceltir. Her kim kibrinden dolayı böbürlenirse Allah da onu kıyamet gününde alçaltır.”
Allah Teala, Rasululullah Muhammed (asv)’in en iyi örnek olduğu için her konuda örnek alınarak ona uyulmasını emretmiştir. Şüphesiz alçak gönüllülük konusunda da en güzel örnek odur. O, ayırım yapmadan herkese tevazu gösterirdi. En yoksul insanların evine gider, onlarla ilgilenirdi. Bir ihtiyaçları ve sıkıntıları olup olmadığını sorar ihtiyaçlarını gidermeye çalışırdı. Peygamberimiz arkadaşları arasında oturduğu zaman bir yabancı onu ayırt edemezdi. Çünkü arkadaşları gibi giyinir ve onların arasında yaşardı. Bir yere gittiği zaman boş bulduğu yere otururdu.

3.Cahillerin sataşmaları uymazlar ve cahillerin de ıslahını isterler.

Allahu Teala’nın  emir ve yasaklarını tanımayan cahiller, bilgisizler ,barbarlar kendilerine sataştığı zaman, onurlu ve efendi bir tavırla karşılık vererek, Selâm (İslam’a  iyiye, güzele, hayra, barışa, güvene teslim olasıcalar) sizlere! 
Biz de cahillik yaparak sizlerle bir olmayız!” derler. Bizden uzak durun” der ve cahillik edenlerle fayda vermeyecek tartışmalara girmez, onlara uyup cahillik etmezler. Cahil insanlar, kendilerine kötü söz söyleseler bile onlara kötü sözle karşılık vermezler. Çünkü Rahman (Allah)’ın has kulları,  yüce değerlerle meşguldürler. Beyinsizlerin beyinsizlikleriyle, ahmakların ahmaklıklarıyla zihinlerini meşgul etmezler ve onlarla tartışma ve çatışmaya sarf edecek vakitleri yoktur. Onlara sadece “selam” der geçerler. Bu şekilde davranmaları onların zayıflıklarından değil yüceliklerinden, acizliklerinden değil üstünlüklerindendir. Şerefli bir kişi, edepsizlerin edepsizlikleriyle meşgul olup vakit harcayacağına daha önemli, daha yüce değerlere vakit ayırır ve cahillerin yaptıklarına ve söylediklerine önem vermeden geçip gider.

Onlar, gecelerin(in bir kısmını) Rablerine secde ederek ve kıyama durarak (namaz kılarak) geçirirler. Furkan 64

4.Gecelerinin de bir kısmını secdeyle, kıyamla, namazla geçirirler
Rahman(Allah)’ın has kulları, cehennem azâbının kendilerine dokunmayacağı şeklinde boş bir inanca, aptalca bir gurura kapılmazlar. Biz Allah’ın has kullarıyız bizden ibadetler sakıt oldu gibi sapkın anlayışlara girmezler.
Allahu Teala’nın gündüzleri üzerlerine farz kıldığı ibadetleri en iyi şekilde yapmaya çalıştıkları gibi gecelerini de ibadetle değerlendirerek Rablerini razı etmek için gayret sarf ederler. Yani onların yatışları, kalkışları hep Allahu Teala’ yı razı etmek için olur. Gecenin bir kısmında uyanıp namaz kılmak, Peygambere farz, ümmetine ise sünnettir. Hz. Peygamber (asv), farz namazlardan sonra en makbul namazın, gece namazı olduğunu söylemiştir. Gecenin sessizliği, huzuru, sükûnetini en iyi şekilde değerlendirdiğinde DİN lenmeye, dininde derinleşmeye, imanını kemale erdirmeye iyi bir vesile olur. Zaten gündüz işlerinin sıkıntılarından kurtularak gecenin o sakin saatlerinde kıyamla, kıraatle, ibadetle namaz kılarak, tefekkür ederek Allah’a yönelmek ruhu olgunlaştırır, yapılması gereken en  zor işleri bile kolaylaştırır.
Muhakkak ki, gece ibadeti daha etkili, gece okuması ise daha doğru ve sağlamdır. Müzzemmil 6
Allah Rasulu (asv) şöyle buyurmuştur: “Size gece kalkıp ibadet etmenizi tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önceki sâlihlerin âdetidir. Yine o, Rabbinize yakınlık vesilesi, kötülükleri affettirici ve günahlardan koruyucudur.” (Tirmizi, Deavat: 102)
Birçok kimsenin  gaflet uykusunda olduğu, uykunun en tatlı ve bölünmesinin istenmediği ,dinlenme vakti olan gece yarılarında Rahman (Allah)ın has kulları, ihlasla ibadet halindedirler. 
“Onlar geceleyin pek az uyurlardı, onlar seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dilerlerdi. Zariyat 18

Onlar, şöyle diyenlerdir: “Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir!” Furkan 65

5.Allahu Teala’nın azabından korkar, cehenneminden sakınırlar.

Cehennem, azap yeri olan ateşin özel ismidir. Allah’a inanmayan ve O’nun emirlerine uyup yasaklarından kaçınmayanların öldükten sonra dirilecekleri kıyamet gününde azap edilecekleri yer demektir. Buradaki azabın geçici olmayıp sonsuz olduğu ifade ediliyor.
Allah Rasulu Muhammed  (asv): Allah’ım! Cehennem azabından bizleri koru. 561 Nesei diye  dua etmiş ve devamlı olarak dua etmemiz için güzel bir duayı güzel bir örneklikle bize sünnet olarak bırakmıştır.
Rahman (Allah)’ın has kulları, Rablerinden korkarlar ve her türlü günahtan sakınarak kalpleri korkudan ürperti içerisinde “Ey Rabbimiz cehennem azabını bizden uzaklaştır” diyerek Rablerine dua ederler. Aslında onlar, cehennemi görmüş değillerdir. Ancak kuvvetli imanları sebebiyle Kur’an’ın haber verdiği gaybî hususları gözleriyle görüyormuşçasına kabul edip gereğini yaparlar.

“Şüphesiz, (O cehennem) ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır .” Furkan 66

6.Kötü yerde, durakta, konakta kalmak istemezler.

Rahman(Allah)’ın has kulları, tövbe ederek af ve mağfiretle en ve tek güven kaynağı Allahu Teala’ya sığınırlar. Her türlü maddi, manevi azaptan ve hassaten cehennemden sakınmak için gayretle çaba sarf ederler. Yaptıkları ibadet ve itaatlerine güvenmeyerek daima kurtuluşları için Rablerine yalvararak huşu içerisinde dua ederler. Şayet onlara Allah’ın rahmeti, fazlı, keremi, bağışlaması ve merhameti olmazsa yaptıkları amellerin onları cehennem azabından kurtaramayacağının da şuurundalar.

“(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar. Furkan 67


7. Harcamanın her türlüsünde ölçülü, dengeli, itidal üzeredirler

Rahman (Allah)’ın has kulları, Allahu Teala’nın kendilerine bahşetmiş olduğu mallardan kendileri, aileleri veya herhangi bir iş  için harcarken israf  da etmezler, cimrilik de yapmazlar. Harcamaları bu ikisinin arasında dengelidir. Onlar Allah’ın kendilerine helal yoldan verdiği nimetlere ihanet ederek haram yollarda harcayıp israf etmezler. Helal yoldan gelen nimetleri Allah’ın koyduğu yasalar çerçevesinde hakkı olanlarla paylaşırlar, cimrilik de etmezler. Onlar, harcamalarında orta yolu takip ederler. İhtiyaç nispetinde harcamada bulunurlar. Çünkü işlerin en hayırlısı orta olanıdır. Bu, İslam’da iktisadın esası ve infakın temel kaidesidir.
 Nitekim Yüce Allah başka bir ayette de: “Eli sıkı(cimri) olma; büsbütün eli açık(müsrif)da olma. Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çekersin.” İsra 29( Allah’ın verdiği nimetleri paylaşman ve infak etmen gerekirken cimri olma! Hesapsız ve düşüncesiz harcamalar yaparak savurganca davranma ve infak ederken de elindekileri sıfırlama! Cimrilik edersen kınanırsın, israf ederek savurganca davranırsan pişman olursun, infak adına da olsa her şeyini bağışlarsan çaresiz kalırsın. İyisi mi, her konuda olduğu gibi orta yolu tercih etmek, aşırılıklara, ifrat ve tefrite düşmemek bir Müslümana yakışacak en güzel davranıştır.) 
Allahu Teala’nın insanlara verdiği en stratejik emanetlerden birisi de maldır. Her an ve her işinde Allah’a karşı mesul olan insan, kıyamet günü kendisine verilmiş olan emanetlerden sorgulanırken, malından da sorgulanacaktır. Allahu Teala’nın emanet ettiği malı nereden kazanıp nasıl ve nereye harcandığından hesaba çekilecektir. 
Allah Rasulu Muhammed (asv)  şöyle buyurmuştur: “Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.” (Tirmizî, Kıyamet 1)
 Mümin, önce malını helal ve meşru yollardan kazanacak ve onu, israftan da cimrilikten de sakınarak harcayacaktır. İsraf, haddi aşmak ve malı ihtiyaç dışı harcamaktır. Allah Teala itidalden ayrılan ve haddi aşanları sevmez. İtidal, ibadetlerde bile dinimizin tavsiye ettiği temel bir ilkedir. İnsanın kendisi, ailesi ve sorumluluklarını ihmal edecek şekilde nafile ibadet etmesini hoş karşılamamış ve sakındırmış. Allah Rasulu Muhammed (asv)  her işte olduğu gibi ibadette de ölçülü, dengeli orta yolu tutmuş ve tavsiye etmiş; “Üzerinde vücudunun hakkı var, gözlerinin hakkı var, eşinin hakkı var, ziyaretçilerinin hakkı var...” Buyurmuştur. 
İsraftan sakınmakla ilgili Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Çünkü böylesine saçıp savuranlar şeytanın dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.”İsra 26-27
 Faydasız, zararlı ve meşru olmayan yerlere yapılan harcama da israftır. Günümüzde pek yaygın olan ve kıskançlık doğuran lüks ve gösteriş tüketimi de israftır. İsraf: Kişileri de toplumları da zor duruma sokar ve borçlandırarak işlerini daha da zorlaştırır.
Selam ,dua ve muhabbetlerimle…
21.03.2022 Manisa 21.24

YORUMLAR

  • 1 Yorum