Reklam
Reklam
HİDÂYET alelâde dağıtım mı? Fevkalâde hak ediş mi?
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

HİDÂYET alelâde dağıtım mı? Fevkalâde hak ediş mi?

25 Aralık 2022 - 12:46



Kâinatı ve her zerreyi yaratan, yöneten ve sınırsız kudretiyle hükmeden Rahman Allah’ın kullarından isteği ilk şeylerden biri olan hidayet: Rahman Allah’ımızın bizim dünya ve ahiret hayrımız, faydamız için bizden beklediği ilk adım, gayret, emek, yegâne kurtuluş çabamızdır.

Hidayet, Rahman Allah’ın rızası ve cennetin şartıdır. Yeryüzünde en değerli nimetlerden olduğu gibi insanlar arasında alelade, gelişi güzel dağıtılan herhangi bir nimet değil; İnsanın da tercihi, gayreti, emeği, istemesi ve hak etmesi sonucunda ulaşılan fevkalade bir kazanımdır.

Hidayet tercihi insanın özgür iradesine bırakılan, yeryüzünde yaratılış imtihanımız sırrınca sorumluluğu bize ve tercihlerimize bağlı olan en büyük kazanım olduğu gibi hidayetin reddi olan dalaleti tercih, en büyük zarar. ziyan, hüsran ve kaybediştir.

El Hadi olan Rahman Allah’ımız en büyük kazanım olan hidayete ermemiz için insanlara rahmetinin tecellileri olan kitaplar, elçiler, fıtrat, vicdan, akıl, sağduyu ile teşvik ve tavsiye etmiştir.

De ki: “Ey insanlar! Size Rabbinizden hak (Kur'an ve elçisi Rasul) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse (kendi faydasına), ancak kendisi için girer. Kim de (Haktan) saparsa ancak kendi aleyhine(zararına) sapar.(Allah, hepinize hakîkati görme yeteneği bahşetmiştir; tercih ve eylemlerinizden yalnızca kendiniz sorumlusunuz.) Ben sizin üzerinizde (davranışlarınızdan sorumlu) bir vekil, koruyucu, kefil değilim.” Yunus 108

Tüm insanlar için hidayet ve rahmet olsun diye Rabbimiz Allah’tan den gelen vahiyler, hidâyet rehberi olan Allah Rasulu Hz.Muhammed asv ve ona indirilen Kur’ân-ı Kerîm hidayete teşvik eder. Bunlara inanan ve gösterdikleri doğru yolda yürüyenler kendi menfaatlerine bunu yapmış olurlar. Bunları kabul etmeyenler, inkâr edip yüz çevirenler de doğru yoldan sapmış olurlar. Bunun vebâli de yine kendilerine aittir. Bu noktada hiç kimsenin birilerine vekil olmak ve yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmek gibi bir vazifesi yoktur. 

El Hadi olan Rahman Allah’ımız  aynı zamanda el-Hâkim’dir. El Hakim,“verdiği hükümle hakla bâtılı, iyiyle kö¬tüyü ayıran ve her nefis için yaptığı hayır ve şerrin cezasını ortaya koyan ya da mükâfat ve ceza vermek sûretiyle mü’minle kâfiri birbirinden ayıran” mânasına gelir. Kulun bu isimden nasibi, Allah’ın hükümlerine teslim olup emrine boyun eğmektir. Zira O’nun hükmüne kendi isteğiyle razı olanlar, hem kendileri razı hem de Allah onlardan razı olarak bir hayat süreceklerdir. 


(Ey Rasul) Biz sana bu Kitabı (Kur'an'ı) insanlar için, hak olarak indirdik. Kim doğru yola girerse, kendisi için, kendi lehine girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar. Sen, onların üzerinde sorumluluklarını yüklenecek bir muhafız değilsin. Zümer 41


Kur’ân-ı Kerîm,  tüm insanların faydasına olacak şekilde hakikatleri ve  hak ile batılı onlara açıklamak üzere inmiş bir kitaptır. İnsanlar ona inanıp inanmama da serbesttir. Fakat inananlar kesinlikle kârlı çıkacak, inanmayanlar ise zarar edeceklerdir. Onları tutup mutlaka doğru yola getirmek peygamberin ve hiç kimsenin vazifesi değildir. Peygamberlerin vazifesi, sadece onlara doğru yolu göstermektir. Buna rağmen sapıklığı tercih ederlerse sorumluluk kendilerine aittir.


Allah’a ve âhiret gününe yürekten inanıp güvenen ve bu imanlarını şirk, inkâr, isyankârlık gibi herhangi bir zulüm ile kirletmeyenler var ya, işte her türlü tehlikeden kurtulup güvene kavuşmak onların hakkıdır; doğru yolda olup hidayete ulaşanlar da, yalnızca onlardır. En’âm Suresi 82

El Ehad, El Vahid, Es Samed olan Rahman Allah ki ulûhiyyet ve rubûbiyyet yalnızca Allah’a ait olduğu halde, başka varlık ve nesneleri de Tanrı/ilah yerine koymak, Allah’ın mahlûkatı üzerindeki hakkını gasp edip tanımamaktır. Nitekim Allah Rasulu Hz.Muhammed asv da “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı O’na kulluk edip hiçbir şeyi kendisine ortak koşmamaktır” (Buhârî, “Tevhîd”, 1; Müslim, “Îmân”, 48-51) buyurmuştur. 

Sahih kaynaklarda nakledilen bir rivayete göre bu âyet geldiğinde müslümanlar, hayat boyunca zulümden uzak durmanın kendileri için mümkün olmadığını düşünerek telâşa kapılmışlar; bunun üzerine Allah Rasulu Hz.Muhammed asv âyete şu şekilde açıklık getirmiştir: “Bu sizin düşündüğünüz zulüm değildir. Burada Lokmân (as)’ın oğluna hitaben söylediği “Sevgili oğlum! Allah’a ortak koşma; çünkü O’na ortak koşmak kesinlikle çok büyük bir haksızlık,kötülük ve zulümdür.” (Lokmân 31/13) meâlindeki âyette geçen zulüm kastedilmiştir” (Buhârî, “Enbiyâ”, 41).

Selam, dua ve muhabbetlerim hidayete tabi olanlarla vesile olanlara…

YORUMLAR

  • 0 Yorum