Reklam
Reklam
HİDÂYET veya DALALET -3
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

HİDÂYET veya DALALET -3

30 Aralık 2022 - 15:06

Ezeli alelâde dağıtım mı? Fevkalâde ve hak ediş mi?-3(Son)

Çok mühim ve yanlış anlaşılmış bir konuyu düzeltmeye çalışmakla başlamak adına “Allah’ın sapıklıkta bıraktığı” ifadesi, “Allah kullarını saptırır” şeklinde anlaşılmamalı. Allah kulunu saptırmadığı gibi sapmasına rıza da göstermez (Zümer, 39/7). Ancak kul kendi iradesiyle sapmak ister ve ısrarla bu durumda kalmak isterse, yaptıklarıyla bunu ortaya koyarsa Allah da onu sapıklıkta bırakır/sapmasında serbest bırakır/tercihine razı olmamakla beraber izin verir/saptırır. Allah, sapmayı tercih eden kullarının hidayeti tercih etmesi için kitaplar, peygamberler, akıl, vicdan, fıtrat ve hayatın çeşitli imtihanlarıyla hidayeti seçmelerini istemiş, emretmiş. Allah inkârcıların sandığı ya da iddia ettiği gibi kullarının dalalette kalmasını isteseydi peygamberler göndermez, kitaplar indirmezdi.

Hidayet ve dalalet konusu ezelden yazılıp ebede kadar mühürlenmiş bir konu değildir. Hidayet, Rahman Allah’ın rızası ve cennetin şartıdır. Yeryüzünde en değerli nimetlerden olduğu gibi insanlar arasında alelade, gelişi güzel dağıtılan herhangi bir nimet değil; İnsanın da tercihi, gayreti, emeği, istemesi ve hak etmesi sonucunda ulaşılan fevkalade bir kazanımdır.

Dalalet de talep edenlere, hak edenlere, dalalette kalmakta ısrar ve inat edenlere Rahman Allah’ın takdiriyle hak edenlere hak ettiklerini vermesi de El Adil  olmanun gereğidir.


Hidayette olduğu gibi dalalet de olup biten bir olay değil, karşılık esasına göre işleyen bir süreçtir. Ayrıca konu farklı anlamlar itibariyle çift kutuplu işleyen bir karaktere sahiptir. Yüce Rabbimiz, kudreti,rahmeti,adaleti ve hikmeti gereği  kullukla imtihan etmek için irade vererek yarattığı cinlerle insanları hem dünya hem de ahiret saadetlerini elde etmeleri için ihtiyaç duydukları akıl nimeti vermiş ve bununla birlikte peygamberler ile ilâhî kitaplar göndererek hepsini doğru yola (hidâyete) sevk etmiştir.

Rahman Allah’tan hidayet gelince bu hidâyet ölçütlerine tabi olup Allah’a yönelenler korku ve üzüntüden emin olur. Ona sırtını dönüp hevâsına ve Şeytâna tabi olanlar dalâlete düşmüş olur. İnsan, hidâyet vesilelerini araştırır ve onlara tabi olursa, hidâyete erdirilir. 

Sakınması gereken şeyler kendisine beyan edilmedikçe dalâlete sevk edilmez. Şayet insan, hidâyet vesilelerine sırtını dönerse yolunu şaşırır ve tercih ettiği dalâlet yolunda yalnız bırakılır. Kişi tevbe eder, iman eder ve ıslah olursa dalâletin yerine hidâyet  ve ebedi saadetle mükâfatlandırılır.

Allah’ın dilediğini hidayete iletmesi ve dilediğini dalâlete sevk etmesi insan iradesini iptal etmemektedir. Allah'ın dilediğini hidâyet etmesi, verdiği aklı kullananları, gönderdiği kitap ve resûle tabi olmaları ,imanları sebebiyle itaat etme kudreti lütfederek dosdoğru yola ve cennet yoluna sevk etmesi, cennetlik amelleri kolaylaştırması, hak söz olan kelime-i tevhid üzere sabit tutması, insanların ihtilaf ettikleri konularda hakka yöneltmesi, karanlıklardan çıkarıp aydınlığa kavuşturması ve yardım etmesidir. ,

Allah'ın dilediğini dalâlete sevk etmesi ise Allah'ın verdiği aklı kullanmayanları, gönderdiği kitaba ve resûle karşı gelip hevasına, Şeytâna  ve şeytanlaşanlara tâbi olmaları sebebiyle, yöneldikleri batıl yolda bırakması, küfürleri ve zulümleri sebebiyle isyan kudretini kullanmalarına izin vermesi ve cehennemlik amelleri engellememesi, karanlıklara terk etmesi ve yardımsız bırakmasıdır.Bu durum Allah’ın kitabına, rasulüne akla, vicdana, fıtrata, sağ duyuya isyan ederek taabi olmamanın sonucudur.

El Haadi olan, kullarından talep edip hak edenlere hidayet nasip eyleyen, bizden bunu isteyen ve razı olan Rahman Allah’ımız en büyük kazanım olan hidayete ermemiz için insanlara rahmetinin tecellileri olan kitaplar, elçiler, fıtrat, vicdan, akıl, sağduyu ile teşvik ve tavsiyede bulunmuştur. 

Hidayet çağrısı ve teşviki tüm iyi, güzel, hayırlı işlerde olduğu gibi tüm insanlaradır. Belirli ve sınırlı bir kesim yerine İnsanların Rabb’i, insanların Melik’i,İnsanların tek İlah’ı  son mesajı olan Kur’an’-ı Kerim’inde evrensel çağrısında:’’ Ya Eyyühen Nas’’/ ‘’Ey tüm insanlar’’diye  genel çağrısını herkesi en güzel şeylere davet eder. Rahman Allah’ın davetine icap veya isyan insanın sorumluluğu, tercihi, gayretine, yaşayışına bağlıdır.

Hidayetin talep edenlere, emek verenlere ,hak edenlere Rahman Allah’ın takdiriyle nasip olması El Adil, El Hadi, Er Rahman olmasının sonucudur Rahman Allah herkese hak ettiğinin karşılığını eksiksiz verendir.

Dalaleti talep edenlere, hak edenlere, dalalette kalmakta ısrar ve inat edenlere Rahman Allah’ın takdiriyle hak ettiklerini vermesi de  El Adil  olmasının gereğidir.

Eğer inkâr (ve isyan) ederseniz (bu kendi aleyhinizedir, çünkü) kesinlikle Allah sizden müstağnidir ( hiçbir şeye hiçbirinize, inancınıza  ve ibadetinize muhtaç değildir.) Muhakkak ki O, kullarının küfre (ve kötülüğe düşmesine) rızası bulunmayandır. Eğer şükrederseniz (vazifenizi yerine getirirseniz), sizin (yararınız) için ondan razı olacaktır. Hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez (herkes sadece kendi yapıp ettiklerinin ve sebebiyet verdiklerinin karşılığını bulacaktır). Sonra her nerede ve ne yapmış olursanız olun Rabbinize döndürüleceksiniz, böylece yaptıklarınızı size haber verecek,gösterecek (ve sorgulayacaktır). Şüphesiz O, (insanların) kalplerinde olan (gizli niyet ve düşünceler)i de hakkıyla bilendir. 

Mesajlarımızı yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış (manen) sağır ve dilsizlerdir. Allah amelleriyle hak edişleri sonucunda dilediği kimseyi (niyet ve eylemlerine göre) sapıklıkta bırakır, dilediği kimseyi de (iyi niyet ve eyleminden dolayı) doğru yola iletir. Enam 39

Öyle ya, her bir canlının yapıp ettiğini görüp gözetleyen Allah, hiçbir şeye güç yetiremeyen yaratılmışlarla bir tutulabilir mi? Elbette tutulamaz! Fakat gel gör ki, bazı câhiller, Allah’ın yarattığı varlıkları mutlak itaat makâmına yücelterek Allah’a ortaklar koşuyorlar. Onlara de ki: “Eğer Allah birtakım varlıkları kendisine ortak edindiyse, onların isimlerini ve özelliklerini bize söyleyin de bunları biz de tanıyalım. Mesela onların arasında, her benlik sahibinin yapıp ettiklerini kontrol eden bir yaratıcı var mı? Böyle birileri var da, Allah’ın bundan haberi mi yok? Yoksa siz, göklerde ve yerde Allah’ın bilmediği bir şeyi mi O’na haber veriyorsunuz; ya da öylesine lâf olsun diye mi bu iddiaları ortaya atıyorsunuz?” Hayır, işin aslı şu ki, şirk düzeninin önderleri, halk üzerinde güçlü bir etki uyandırmak için birtakım sahte ilâhlar, kurtarıcılar icat ettiler. Böylece halkın sırtından büyük bir nüfuz, güç ve servet elde eden küfrün elebaşları, uydurdukları ilâhların adını da kullanarak, bilinçli ve plânlı bir şekilde insanları saptırmaya, Allah’ın mutlak egemenliğine dayalı bir toplum düzeninin kurulmasını engellemek için mücadeleye giriştiler. Bunun sonucunda, Allah’ın koyduğu yaratılış kanunları devreye girdi: Bu kâfirlerin kurdukları sinsi plânları ve hileleri, zamanla kendilerine çekici göründü ve dünyanın cazibesine kapılarak bile bile kötülüğü tercih eden bu insanlar, ilâhî yasalar uyarınca hak ettikleri için doğru yoldan alıkonuldular. Fakat tövbe etmek için hâlâ fırsatları var. Bunun için tek yapmaları gereken, zulüm ve haksızlıktan vazgeçip samîmî olarak Allah’a yönelmektir. Zira unutmayın ki, Allah kimi kötülüklerinden sonucunda sapıklık içinde bırakırsa, O’ndan başka hiç kimse onu doğru yola iletemez! Rad 33

Allah, sözlerin en güzeli olan bu Kur’an ayetlerini, kendi içinde tutarlı, ayetleri arasında mükemmel bir âhenk ve uyum olan ve hakîkati tüm yönleriyle ele alıp tekrarlayan mükemmel bir kitap hâlinde indirmiştir. Rablerine saygı duyanların, azap ayetlerini okuyunca ondan tüyleri ürperir; sonra rahmet ayetlerine gelince, Allah’ın zikrine karşı tenleri yumuşar, gönülleri sâkinleşir.

İşte Allah’ın dosdoğru yolu budur; samîmî bir kalple doğruya, gerçeğe ulaşmak isteyeni bu yola iletir. Bile bile kötülüğü tercih ederek sapıklığı hak edene gelince, Allah kimi saptırmış, kimin yoluna ‘sapıklıktır’ damgasını vurmuşsa O’ndan başka hiç kimse ve hiçbir güç onu doğru yola iletemez! Zümer 23

Allah kimi (yaptıkları yüzünden bulunduğu) sapıklıkta bırakırsa O’ndan başka hiç kimse onu sapkınlıktan kurtaramaz!  artık onun hiçbir koruyucusu olmaz. Hesap Günü karşılarında azâbı görünce, o zâlimlerin, “Eyvah! Tekrar dünyaya dönüş imkânı yok mu acaba?” diye pişmanlık içinde feryat ettiklerini göreceksin. Şura 44


Ve yine sen onları,(kötü tercih ve işlerinden) zilletten ezilip büzülmüş halde ürkek bakışlarla ateşe salınırken göreceksin! İnananlar ise (bu manzara karşısında) şöyle diyecekler: “En büyük kayba uğrayanlar(kötülükte ısrar edenler) hem kendilerini hem de yakınlarını kıyamet gününde hüsrana uğratanlardır.” İyi bilin ki zalimler, sürüp giden devamlı bir azabın içinde olacaklardır. Şura45


Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir dostları yoktur. Allah, kimi (yaptıkları yüzünden bulunduğu) sapıklıkta bırakırsa, artık onun için hiçbir kurtuluş yolu olmaz. Şura 46


Selam, dua ve muhabbetlerim dalâletten sakınarak hidâyete tabi olanlara…


YORUMLAR

  • 0 Yorum