Reklam
Reklam
Hilafet Kavramı, Hikmetsiz Hamasetlerle Yıpratılmamalı
Mustafa Tosun

Mustafa Tosun

Hilafet Kavramı, Hikmetsiz Hamasetlerle Yıpratılmamalı

28 Temmuz 2020 - 17:45

Hilafet kavramı yine gündemde. Nerden başlasam, nasıl desem....

Öncelikle bu çağda somut adım atarak D8i kuran  Erbakan'a selam olsun.

Hilafet, kutsal kişilik makamı değildir. "Gerekirse kılıçlarımızla seni düzeltiriz" sözünü ensesinde hissedecek bir makam olmalıdır. Buna hazır mıyız? 

Hilafet demek emevi, abbasi, selçuklu, Osmanlı yönetimlerinin kopyası olmak değildir. Bu anlamda tarih zindanından azade miyiz? 

Hilafet, müslümanların çağa uygun askeri, siyasi, ekonomik birlikteliğidir. Yoksa bir kavmin diğerlerine üstünlüğü değildir. Ortak akide, ortak yaşam, ortak kültürü temele alan ama farklılıkları da koruyan bir kuşatıcı makamdır. Bu şuur ve çalışkanlık var mı ümmette? 

Hilafet, inananların kardeşliğine dayanan, "Allah'ın ipine topluca sarılın" emrinin gerekliliğine binaen önemini asla kaybetmeyen bir kavramdır. Biz bu şuurun neresindeyiz?

Hilafet kavramı, peygamberden sonraki sürece atıf yapar. Yani peygamber olmayan, vahiy almayan, birbirinden takva dışında üstünlüğü olmayan müslümanların yönetiminde, birarada ve ortaklığa dayalı yaşama çabasıdır. Yaşamın en önemli realiteleri siyaset, güvenlik ve ekonomidir. Bu işler bireysel, aşiretsel, mezhepsel, ırksal düzeyde kalması asla mümkün değildir. Şu an coğrafyalarımızın halini görüyoruz. Birlik olamamanın göstergesidir. Bunu anlıyor ve kabul ediyoruz. İşte buna yönelik uzun soluklu bir çaba içinde miyiz? 

Hilafet kavramını lütfen her önüne gelen hele hele "sloganik hamasetçiler" diline almasın. "Gelenekçi ve mezhepçi" darlığa hapsolmuş olanlar da diline almasın. Ancak ve ancak evrensel islam kardeşliğini yüreğine yedirmiş olanlar alsın. Zaten onlar da eylem üretir. Ulusalcı ve mezhepçi takıntılardan kurtulma çabası vermeden, aramızda islam kardeşliği standardını tesis etmeden, farklı islami görüşleri duyar duymaz cinlenme gösteren halden kurtulmadan, medeni, kibar, merhametli olmadan, Allah aşkına peygamber sonrası hilafet sürecini nasıl temsil edeceğiz, tesis edeceğiz? Sadece silah gücüyle mi? Ya da sadece karizmatik liderle mi? Bir çok parametre birbiri ile bağlı olmalı...

Hilafet düşüncesi hiçbir olumsuzluk örneklere kurban edilmemeli. Bu uğurda hazırlıklar yapılmalı sadece, en çok önemsediğimiz şey bu. Ama örneklerimiz sadece osmanlı padişahları değildir, bunu da unutmayalım. Asıl örneklik nebevi yönetim ve sonraki 30 yıllık hilafetin doğruları olmalıdır. Ancak onların örnekliği de yeterli değil, asıl mesele onu bugüne taşıyacak ve bu çağın ufkunu bilen yetkin alim ve yöneticilerin şura yeteneklerinin olmasıdır.

Hilafet bir rüya değil, bir gerekliliktir. Sembolik yönlerinden ziyade içinin dolu olması önemlidir. Avrupa birliği ve Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık.... Bunlar bu çağda uygulanan süreçlerdir. Biz müslümanların bunu pratize etme dinamikleri çok daha güçlüdür. Yeter ki bu doğrultuda ve hedefe doğru nesillerimizi ve kendimizi yetiştirelim. Bunu da sadece Allah rızası için yapalım. Başka değil.

Hilafet düşüncesi sloganik bir tabela asmaktan ibaret değildir. Zulmün egemen olduğu bir dünyada Allah'ın salih kullarının hakkı ikame etmek için göstermesi gereken bir çabadır. "Ekinin ve neslin fesada uğraması" bile tek başına yeterlidir, müslümanların dünya egemenliği konusunda çaba göstermesi gerektiğine... Ve daha nice Kurani gerekçeler var. Bu nedenle öyle bireyci, modern, ümmetten uzak, hatta tekfirci tipik Müslüman anlayışları sağlıklı bulmuyoruz. Benzerleri gelenekçilerde de var. 

Hilafet en basitinden ulusalcı zorbalığın ortadan kaldırılmasının garantisi bir düşüncedir. Buna hazır mı türkler, araplar, farslar... Hazır olmak zorundadır. Biz bırakın Müslüman kavimlerin haklarını, ekinin bozulmaması ile hilafet arasında bağ kurarken, gayri Müslimlerin yaşam haklarının garanticisi olarak görürken nasıl olur da ulusçuluk zehrini bünyeden attırmadan "hilafeti" ağzımıza alabiliriz. 

Hilafet düşüncesinde seçim vardır. Cuntacılık yoktur. Hilafet tek bir cemaatin veya mezhebin kaldıracağı bir yük değildir. Tek tipçilik olursa hilafete ihanet edilmiş demektir. 

Söylenecek söz çok bu konuda. Kısacası bir şeye hazırlanma çabası ayrı mesele, öyle ezbere ezbere konuşmak ayrı mesele... 

Ayasofyanın tarihsel süreci itibariyle camiye dönüşmesi siyasi iradenin bir kararı ile gerçekleşti. Ama hilafet öyle bir kararla gelecek bir şey değil, gönülleri, halkları buna ısındıracak çaba olmalı önce. İnandırıcı eylemler olmalı.. Bu yük "inananları kardeş bilen" tüm müslümanların sorumluluğunda olan bir yüktür. Sadece yönetici imzası meselesi değildir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum