Reklam
Reklam
Gündeme Dair- IV
Şükran Taşdelen

Şükran Taşdelen

Gündeme Dair- IV

08 Ağustos 2020 - 15:05

   Çocuklarımız Ellerimizden Kayıp Gidiyor!    

  “... Ekmek almaya yolladığımız fakat bir türlü geri gelmeyen  çocuklarımızın anısına üç dakikalık saygı duruşunda bulunmak üzereyken, çalar saatin canhıraş zili bizi yeni mesai gününe yetişmemiz için uyandırdı. Yarım kalan rüyalarımızı çoktan unuttuğumuz için kayıp çocuklarımızın hiçbirinin eksikliğini hissedemedik. Kalemlerimiz kırıldı, sessizliğe büründük...” (Suavi Kemal Yazgıç-Dünyanın Çekmeceleri adlı kitabından. sf.30) 
 
Bir şair ve yazarın kaleminden çıkan bu paragrafı okuduktan sonra, çocuk kaçırılmaları ve kaybolmalarıyla ilgili haberlerdeki artış daha çok dikkatimi çekti ve düşündürtmeye başladı.  İçimi belli belirsiz bir dehşet kapladı. Dünya meşgalesinin yoğun temposunda  içine düştüğümüz gafletten dolayı hiçbir şeyle olması gerektiği gibi ilgilenemiyoruz, sorumluluklarımızı es geçiyoruz gibi geldi.  Haberlerde gittikçe çoğalan çocuklarımızın başına gelenlerle ilgili kaçırılma ve kaybolma olaylarını o kadar kanıksar olmuşuz ki; bir o kadar duyarsız olmaya da başlamışız. Gün geçmiyor ki; yeni bir çocuk kaçırma ve kaybolma haberiyle karşılaşmayalım. Ne yazık ki haber biter bitmez unutuyoruz. Üzerinde fazla düşünmeden kafa konforumuzu bozmadan anında unutuluşa terk ediyoruz. Belki de kader deyip sorumluluktan kendimizi azade ettiğimizi sanıyoruz. Ancak gittikçe büyüyen devasa bir kartopu gibi üzerimize gelmeye devam eden, insanlık suçları içinde belki de en büyük suç çocuk kaçırılma olaylarıdır. Tüm dünyanın masum ve günahsız çocuklarına kasteden, onların yaşam hakkını ellerinden alan devasa bir zulüm sorunsalı ile karşı karşıyayız. 

Kaybolan veya kaçırılan her çocuk, hem kendisi hem yakınları hem de ülkesi için ciddi sıkıntılar ve travmalara yol açıyor. Evden bir nedenle kaçan  çocukların kendi iradeleriyle hayatlarını sürdürmeleri zor olduğundan kolayca suç örgütlerinin veya doğrudan suç işlemenin tuzağına düşebiliyor ve hatta hayatlarını kaybedebiliyorlar. Bazı çocuklar ise daha kötü ve süfli emeller için kaçırılıyor. Çocuklara reva görülenleri duydukça acımasızlığın, vicadansızlığın ve merhametsizliğin gelip dayandığı nokta dehşet içinde bırakıyor insanı. 
Çocuk kaçırma olaylarının münferit olmadığını küresel çapta insan kaçakçıları örgütleri tarafından sistemli olarak yapıldığıyla ilgili ciddi kayıtlar var. Özellikle savaş bölgelerinden kaçırılan çocukların organ mafyası tarafından küresel sermayedarların yedek organ kaynağı olarak görüldüğü üstü örtük hep açıklanıyor. (Zehra’nın Gözleri adlı filmi öneririm.) Ancak engellemek için hiçbir yasal yaptırım veya girişimde bulunulmuyor. Yahutta girişimler engellenip, sonuçsuz kalmaya mahkum ediliyor. Üstü örtük yapılan katliamlar gözlerden kaçırılıyor. Küresel para babalarının ve onların işbirlikçisi insan kaçakçılarının gücüne hiçbir yasa sınır koyamıyor, öyle anlaşılıyor ve insanlığın geleceği olan çocuklar göz göre göre katlediliyor, kaybediliyor!

Kayıp çocuklar sorunu, sadece ülkemiz için değil, dünya çapında önemli bir toplumsal problem oluşturuyor. Belçika’da Kurulu olan Child Focus isimli kuruluş her yıl birkaç bin kayıp ve sömürülen çocuk vakası ile ilgilenmektedir. 

Amerika Birleşik Devletleri’nde de Ulusal Kayıp ve Sömürülen Çocuklar Merkezi verilerine göre halen binlerce kayıp çocuk bulunmaktadır. Yine kayıp veya kaçırılan çocuklarla ilgili rapor ve istatistikler yayınlayan Ulusal Kayıp, Kaçırılmış, Evden Kaçmış ve Sokak Çocuğu Olayları Çalınmalarının (NationalIncidenceStudies of Missing, Abducted, Runaway, andThrowaway Children) raporuna göre, ABD’de yıllık ortalama 350.000 çocuk kaçırma olayı yaşanmaktadır. (Snow,2008:6)
“Son yıllarda çocukların cinsel sömürüsü, kızlarda erken evlilik, namus cinayetleri intihara zorlama, uyuşturucu bağımlılığı ve kayıp çocuklar olgusu kaygı verici boyutlara ulaşmıştır.” (Unicef, 2011:6).

Kayıp mülteci çocukların ise akibeti hiçbir şekilde bilinmiyor. Mülteci çocuklarının en fazla Avrupa’da kayboldukları ve kaçırıldıkları da birçok yetkili tarafından dillendiriyor. Cinsel köle olarak pedofili ticaretinin körüklendiğini söylemeye gerek var mı? Toplumsal sorunların körüklenmesi savaş ve benzeri nedenlerle göçlerin yaşandığı ülkelerde çocuk kayıpları çok daha fazla. Resmi tutanaklara girmeyenler ise zaten sayılmıyor. Belki de bir şekilde, farklı yollarla kaçırılacak çocuklar tespit ediliyor ve bu mazlum çocuklar her ülkeden binlercesi ortadan kaybediliyor ve kimse bir çare bulamıyor. Öyle bir acımasızlıkla ve fütursuzca insanlık suçu işliyorlar ki; hesabı sorulmayınca iyice azgınlaşıyorlar. Örneğin gayet pişkin bir aymazlıkla artık en büyük ve en çok satış yapan sitelerde çocukların adları kullanarak eşya satar gibi satışlarını yapılabiliyorlar.  Kirli ticaret sınır tanımıyor. Görünmeyen zalim eller zulümlerini irtikap etmeye devam ediyor ve dünya insanlığı eli kolu bağlı sadece seyrediyor. Bu zulümlere dur diyecek vicdan taşıyan insanlar nerede? 

Çocukların özellikle belli yaş aralığındaki çocukların kaçırılması tüm dünyanın gündemindeyken neden hiçbir çözüm üretilmediğini sorgulamak önemli. Bu çocuklar mademki kaçırılıyor ve menfur emeller için kullanılıyorlar, faillerine neden caydırıcı cezalar verilmiyor? Devlet mekanizmalarını oluşturanlar o kadar mı acizler? Yoksa zaten bilindiği ve görüldüğü halde göz mü yumuyorlar?

Küresel çapta şeytani bir yapı var bu kesin. Görünmeyen fakat icraatlarıyla hayatın her alanında çok fazla etkin bir yapı bu. Çünkü küresel sermaye de onların elinde. Kitle iletişim araçları onların elinde, dijital teknolojiyi üretenler ve insanlığın faydasından çok zararına ve ifsadına kullananlar da onlar. Tüm dünya insanlığını bir ahtapotun kolları gibi sarmışlar ve insanı, nesli, ekini, yaratılışı değiştirmek için var güçleriyle çalışıyorlar. Gece gündüz acımasız yöntemlerle insanlığın sonunu getirmek için çalışıyorlar.  Bilim- kurgu filmlerinde ve konusu çocuk istismarı olan tüm filmlerde sadece algı operasyonları yapıyor, zihinsel alt yapı oluşturuyorlar. Aslında bir yönüyle insanlığın gözlerinin içine baka baka kendilerini ifşa ediyorlar. “Her şeyi yapabiliriz, buna gücümüz yeter. Ne kadar konuşulsa yazılsa çizilse faydasız. Bildiğimizi okur yaparız” der gibi...  

Yer ve gök arası dünya zulümle dolmuş gerçekten. Çocuklarımız belalı ifrit Tepegöz’ün avuçlarına düşmüş adeta. “Tepegöz kim mi? Çocuk hırsızı ihtiyar bir hayalet. Haşin torbasını açıp içine dolduracağı çocukları avlamakla namlı kötü cin.”(Sibel Eraslan-Saklı kitap) Batı düzeninin şerir insanları masallardaki kötü cinleri hayatımıza koymayı başardılar. 

Zulümlerin en  korkuncu, vicdansızlığın ve canavarlığın katmerlisi savunmasız masum çocuklara karşı yapılanlar. Bir çocuğu kişisel husumetinin intikamı için kurban olarak seçmek de, kaçırıp organlarını çalmak için hunharca öldürmek de aynı kapıya çıkar. İnancımıza göre masum bir insanı, bir suça karşılık olmadan katleden bütün bir insanlığı öldürmüş gibidir. Bu hüküm bir yetişkin için ise, çocuk katledenler insanlığı kaç kez katlediyorlar acaba? Günahsız, masum ve savunmasız bir çocuğa el uzatanlar canavardan öte, hayvandan daha aşağı değil de nedir? İnsan demeye dil varmıyor. Dehşetten donakalıyor insan. İnsanlık esfel-i safilinin gayyalarına yuvarlanmış sanki. Vicdanlar susmuş, merhamet, acıma, duyarlılık kalmamış.   

Resulümüzün bir hadisinde dediği gibi bir dünyaya mı uyandık? “Gün gelecek yerin altı sizin için yerin üstünden daha hayırlı olacaktır.” (Tirmizi, Fiten 78) Bu günler, o günler olmuş heyhat!

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • İnci BAŞIBEYAZ
    3 yıl önce
    Akşama kadar oynardık mahalleyi turlardık, sokakta komşu seslenir bakkala fırına gönderirdi, şimdi kendi çocuklarımı bahçeye göndereme korkuyorum biri girip alır mı, komşu döver mi biri konuştu mu fırlayıp yanına varıyorum ne oldu neden konuştu korku sarmış zarar görecek insanlardan diye öyle ki sokak köpeği ile oynadığında daha az korkuyorum ister istemez düşünüyorum çocuklarımızın çocukları nasıl bir hayat bekliyor.