Reklam
Reklam
İnsanın Kör Kuyusu
Şükran Taşdelen

Şükran Taşdelen

İnsanın Kör Kuyusu

03 Ağustos 2021 - 15:33

Yıllar geçtikçe annemi ve söylediği sözlerini çok daha iyi anlamaya başlıyorum. Ancak yıllar sonra düşündükçe netleşiyor bazı şeyler. Ne bilge kadınmış annem. İşin sırrını çözmüş zamanında. Ferasetli, kalp gözü açık biriydi zaten. Kendimi bildim bileli günlük cüz okuyarak senelik hatimler yapardı.  Basireti açık olduğundan olsa gerek, yeri geldiğinde gediğe oturttuğu taşlar gibiydi sözleri. Onu tanıyan herkesin dikkatini çeken bir asalete sahipti. Kendini Rabbine adamıştı. Her daim Rabbiyle murakabe halinde olduğundan duasız geçen tek bir anı bile yok gibiydi. Böyle asil bir kadının ellerinde büyümüş olmak benim en büyük şansım olmalı diye düşünüyorum. 


Annem derdi ki “Herkesin bir kör kuyusu olmalı. Bulabilecek kadar şanslıysa insan kimseye anlatamadığı dertleri olduğunda kör bir kuyu bulup ona içini dökecek.” Yıllarca bu kör kuyuyu insan nerede bulur diye düşündüğüm zamanlar olduğunu hatırlıyorum. Nerede olabilirdi ki bu kuyu? Her halde ücra bir diyarda, belki de köyümüzdeki kuyuydu söylemek istediği. Ama ben onun sözünün hep gerçek anlamını düşünmüştüm. Mecaz anlamı hiç aklıma gelmemişti bunca zamandır.   


Sonra neden kör kuyu? Kör derken aklıma hep görmeyen görmediği için de kimseye bir şey anlatamayacak kadar ketum yaşlı bir nene gelirdi. Kör olduğu ve bir şey görmediği için kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan bir acuze. Ne alaka deseniz de ilk gençlik yıllarımda böyle düşünüyordum işte sebebini bilmiyorum. Yıllar sonra bilge dostlarla hemhal olunca insanın kuyusunun işte bu dostlar olabileceği geldi aklıma. İnsan hayatına değer katan en güzel nimetlerden biriydi bu dostlara sahip olmak. Dostun kör olması aslında ona fısıldadığın sırlarını kimseye ifşa etmemesi, sırlarını biliyor olsa bile mahremiyetine saygı göstermesidir. Bundan dolayıdır sırrını kendi sırrı gibi saklayan kör kuyu gibidir dost. Hiçbir şart ve ortamda sırrı gündeme getirmez. Dahası içinde düğümlenip kalmış aşamadığın sorunlarınla baş edebilmen için duaya durması da dostunun içten gelen psikolojik desteğidir.  


Nereden mi geldi aklıma bütün bunlar? Bugünlerde psiko- somatik hastalıkların çoğalmasından, insanların içlerine kapanmalarından dolayı zihinlerinde büyüttükleri dertlerinden dolayı artık tahammül güçleri kalmadıklarından bahisle dostlarla hasbihal ederken… Belki annemin de ifade etmek istediği şey buydu. Samimi bir dost edinmek…  İnsan bir arayışa girmişse elbet aradığına vasıl olacaktır. 


Arayınca neler bulunmaz ki? Kaybolan urganını bulmaktan tut, kendini bulmaya kadar giden geniş bir yelpazesi var bulunanların. İşin şakası bir yana insan azimli olunca ve ne yapmak gerektiğini bilince Rabbim çareler bulduruyor, çözüm ürettiriyor. İnsanın en iyi kör kuyusu samimi bir dosttur. Neden? Çünkü insanın derdi insan ise çözümü de yine kendi cinsinden geliyor. Dostuna söylediğin, döktüğün dertlerin kimsenin kulağına gitmeyeceğinden emin olabilmek nasıl güzel bir nimettir, değil mi? İnsana istemeyi öğreten Rabbimizden istememiz gereken şeylerden biri de böyle dostlardır kanaatimce. Dost terapisi günümüzün yalnızlaşan insanının da çaresidir. Batı’da buna vitamin F deniyor yani arkadaş, dost vitamini… Hele de benzeri görülmemiş bir Pandemi sürecini de tecrübe edince dostlarımızın kıymetini daha bir anlar olduk. İçimizi dökecek, vereceği hak tavsiyeleriyle sabır telkin edecek dostlarımıza nasıl hasret kaldık. Rabbim zeval vermesin dostlarımıza… 

Her zaman konuşacak dertleşecek bir dost ararız aramasına da… Ama ya aradığımız halde bulamazsak? Olur a. Kimseyi yanında yörende göremediğin anlar da olur. Buna da başka bir çıkar yol önerirdi annem. “Başkalarına anlattığında başına daha fazla dert açılacaksa akan bir su bul, başına çök. Su alsın götürsün dertlerini…” Yani kendi kendine su başında söyleşir, kendi kendinin dostu olursun demek istemiş meğer.  Hiç olmadı kendin üretirsin kurtuluş çaresini. İnsan hangi konuda olursa olsun kendisinin ilk dostu olabilir. Tabii ki en önce istenen hakiki bir dosta sahip olmak ve onu kaybetmemek. Fakat dünyanın bin türlü hali var. Olur ki insan kendi başına da kalırsa, kendisiyle barışık olur ve sorunlarının çözümü için adımlarını kararlılıkla atarsa sonrasında yollar açılır, gönüller şenlenir. Bilmeniz gereken en önemli şey çaresiz olmadığınız; çare SİZSİNİZ. 

Zamanında annemin ne demek istediğini yeterince anlamamış olsam da aslında onun yüreğime ektiği tohumların semeresi olarak ilk gençlik yıllarımdan itibaren edindiğim ve hala sımsıcak devam eden dostlarımın olduğunu söyleyebilirim. Demek ki aslında annemin öğütlerini içselliğimde kabul etmiş ve uygulamışım.  Hayatımıza değer ve zenginlik katan dostlardan mahrum olmamak ve “Bir dost bulamadım gün akşam oldu” diye içi yanarak sazını tıngırdatan aşık adına dilerim ki, Rabbim bizi kendi dostlarından uzaklaştırmasın, dostluğu dünyanın ötesine taşınan hakiki dostlar var etsin bize.  Hayatımdaki dostlarıma ise şunu söylemeyi bir borç bilirim; İYİ Kİ VARSINIZ DOSTLARIM! Hayat sizinle daha güzel, daha anlamlı!

YORUMLAR

  • 2 Yorum