Reklam
Reklam
Yeni Bir Başlangıç Yapmak Lazım Azizim
Şükran Taşdelen

Şükran Taşdelen

Yeni Bir Başlangıç Yapmak Lazım Azizim

23 Mart 2020 - 14:20

Çoğu zaman hayatımızda hiç beklemediğimiz ani ve köklü değişiklikler olur. Bu herkes için kaçınılmazdır. En tekdüze hayat dahi bir noktada keskin bir dönüşle farklı bir mecraya akabilir. Sebepler her insan için farklı olabilir. İnsanların seçimlerine bağlı olarak hayatın gidişatı ani dönüşümler geçirebilir. Ancak zamanımızdaki küresel virüs gibi değildi önceki değişimler. Daha halim selim gelişirdi, sarsmadan hatta belki alıştıra alıştıra... Kıyamet çeyreğini yaşarken değişim ve dönüşümler ışık hızıyla gerçekleşiyor şimdi. Birkaç günde çağ atladık sanki. Bu kez insanların tercih ve seçimleri değil de sanki kimi merkezlerden insanlar yönlendiriliyor gibi meydana geliyor gelişmeler. Dünyadaki hiçbir gelişme de birbirinden bağımsız ve kopuk değil. Bilim adamları buna kelebek etkisi diyorlar. Artık tek birinin hapşırığı dünyayı sallamaya yetiyor. İlginç, çok ilginç gelişmelere de şahit oluyoruz.
Yine de insan, Allah vergisi donanımlarını kullanma yetisini yitirmemeli. Akıl, irade ve vicdan üçlüsünü aktif bir şekilde kullanmalı. Gidişatın neresindeyim diye her an düşünmeli, adımlarını ona göre atmalı. Nihayet seçimlerimizle belirliyoruz hayatımızın romanını, bir diğer deyişle amel defterlerimizi... Farkında olmalı ve farkındalık yaratmalı cüz-i iradesiyle insan. Kalıplaşmış, küflenmiş düşünce kalıplarından sıyrılarak çağını okumaya çalışmalı. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil, bunu kabul etmek gerek...Müthiş hızla hayatını yaşayan insanları ancak böyle bir virüs frenleyebilirdi belki.
İşte bunun için fırsat da çıktı! Gökte ararken yerde bulduk bu ele geçmesi zor fırsatı. Mademki evdeyiz, mademki zorunlu tatildeyiz. O halde arayıp da bulamadığımız vakitler elimize geçti, değerlendirmeye bakmalıyız. Vardır herşeyde bir hayır diyerek tedbiri elden bırakmadan günümüzü planlamaya bakmalıyız. Ölmez de sağ kalırsak hayat kaldığı yerden devam edecek. Belki de bu hayrımızadır. Durup tefekkür etmek lazım.
Bir Afrika atasözünün söylediği gibi “O kadar hızlıyız ki bedenlerimizle ruhlarımız arasındaki mesafe çok açılmış. Ruhlarımız geride kalmış.” şimdi evlere çekilip ruhumuzun bedenimize yetişmesi için çabalamalıyız. Bu virüs, zaten bedeniyle ruhu ve hatta vicdanı arasındaki mesafenin açılmış olduğu insanların marifeti olabilir mi? Biyolojik bir savaş dünyayı yaşanılacak bir yer olmaktan çıkaracak, kaos, kargaşa ve sömürü düzenini sürgit devam etmesine yarayacak bir sürece koymuş olabilirler dünya insanlığını. Sonuçlarını küresel zalimlerin bile tespit edemediği dehşetli bir gelecek de düşünülüyor olabilir. Kendini ve nefsinin hevasını putlaştırıp homo deus olmaya niyetli bir saldırısı da olabilir. Bilemeyiz. İşin bu tarafını alemlerin rabbine bırakalım. Biz kendimize gelelim. Kendimize geldik mi zaten taşlar yerli yerine oturacaktır. Anlayamadığımız birçok mesele de açıklığa kavuşacaktır mutlaka.
Herşeyden önce hızlı yaşamın devinimleri bizi düşünmekten alıkoydu. Fikirsel yapımızı geliştirmek için bu tatili bir fırsat bilmeliyiz. Belki biraz buruk, biraz keyifsiz hissettirse de yine de bu silkinip yeniden toparlanmanın fırsatını bahşedebilir. Evde oturmak zorunda kalınca yapılacak en iyi ve yararlı iş kitap okumak kanımca. Kitapla buluşunca insan düşünmeye, fikretmeye, sorgulamaya başlıyor. Önce kitabın yazarıyla sonra bir çok meselede karşılaşılan olgularla hesaplaşma başlıyor. Akıl yetisinin üzerindeki tozlar temizleniyor, bilinç billurlaşıyor. Ancak tüm bu hayırlı süreci başlatan elbetteki insana en ihtiyaç duyduğu kitaplardır. Bunların başında elbetteki iman edenler için söylüyorum, ilahi kelam Kur’an-ı Kerim gelir. İnsanı en çok düşündürten Rabbin mesajlarıdır. Hakiki bir uyanış ilahi kelam ile başlar. Bu yüzden Kur’anı anlamak ve yaşamak için yazılan meal ve tefsirler insanı kendine getirecek en önemli kitaplardır. İkincisi Resulün kutlu sireti gelir. Aslında birkaç ayda bir farklı bir alimin yazdığı siyer kitaplarını okumak kadar Resulü anlamaya götürecek başka bir yol bilmiyorum. Resul anlaşılınca onu takip etmek ve sünnetine uymak da kolaylaşacaktır. Peygambere imanın olmazsa olmazı siyeri okumak ve en ince ayrıntılarına

kadar öğrenmek zorunludur.
İnsan hayatında yeni başlangıçlar yapmalı. Yeniden düzenlemeli emrine bırakılmış her şeyi. Sorumluluklarını gözden geçirmeli. Hangisini ihmal etmiş. Neyi yaparken aşırıya kaçmış? Neyi önemsemeden kulak ardı etmiş? Tümünü gözden geçirip bir otokontrol mekanizmasını çalıştırmalı. Yani ölmeden önce hesaba çekmeli kendini. Bu gün ölürsem halim ne olur diye düşünebilmeli. Bu öyle muazzam bir bilinci tetikler ki, sadece dünyası değil, sonraki hayatı da bu bilinçle şekillenecek.
Erteleme hastalığını terk etmeli bir an önce. Hep genç kalacağız, sağlıklı olacağız diye büyük bir yanılgı yaşıyoruz. Her an her şey değişebilir ve biz planladığımız nice emelimizi hayata geçiremeyebiliriz. Bir bad-ı sabah eser, amaçlarımıza ulaşamak içimizde ukde kalır. Hiçbir şeye güç yetiremediğimiz anlarla sınanırız, bu gücün elimizde olup değerlendiremediğimiz günlere dönüp yanarız. Öyle bir yanarız ki derin bir pişmanlığın ateşi yakar yüreklerimizi.
Bu kısacık zamanda planlarımızı yapıp hazır beklemede olmalıyız. Olur ki ömür hanemiz biraz daha uzarsa bunları yapabilmek için harekete geçebiliriz. Amaçlarımız belirgin olmalı. Hem dünyamıza faydası olacak hem de ölümden sonrası için bizi ışıtacak kalitede olmalı. Eve tıkılınca hayatı ne kadar hoyratça çarçur etmiş olabileceğimiz aklıma gelmişti. Fakat verilen mühletin belirsizliği kaybedecek hiç zamanımız olmadığını hatırlatıyor. Artık vaktimizin ne kadar az olduğunu anlamış bulunduğumuza göre Rabbin rızası doğrultusunda bir hayat dizaynı yapmamız gerekiyor. Hiç vakit kaybetmeden hem de...
Demem o ki azizim. Bu süreç de bize bahşedilmiş ömürden arta kalandır... Değerlendirdik mi ne ala! Bu fırsatı değerlendiremedikse de kıyamet kopsa yeridir! Uyuyan insanı uyandırmak için daha hangi musibet, hangi uyarıcılar gelsin?

YORUMLAR

  • 4 Yorum